PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tarım Politikası


Mr.Muhendis
17.10.2009, 16:01
Tarım politikası, üreticilerin gelirini artırmak, kırsal kesimin yaşam düzeyini iyileştirmek, gelir dağılımındaki dengesizliği gidermek, tüketicileri fiyat artışına karşı korumak amacı ile devletin uyguladığı önlemler bütünüdür. Tarım politikası, ekonomi ile yakından ilgili olup, tarımı ve ekonomiyi bir arada politik açıdan ele almaktadır. Tarım politikasının ele aldığı temel konular şöyle sıralanabilir:
a. Tarımın genel ekonomideki yerini güçlendirmek.
b. Kırsal nüfusun demografik özelliklerini ve gelir düzeyini saptamak, istihdam olanaklarını artırmak, kırdan kente göçü düzenlemek.
c. İşletme büyüklükleri ile ilgili iyileştirmelere gitmek,
d. Tarım ürünleri fiyatlarını belirleyici politikalar yürütmek,
e. Toprak ve tarım reformunu uygulamak,
f. Tarımsal eğitimi, araştırma ve yayım hizmetlerini yaygınlaştırmak.
g. Doğal kaynak ve çevre koruma önlemlerini almak.
h. Kredi kaynaklarının dağılımını düzenlemek.
DESTEKLEME POLİTİKALARI VE SORUNLAR
1. Desteklemenin Uygulanması
Bugün gelişmiş ülkeler dahil bütün dünyada tarım en fazla devlet müdahalesiyle karşı karşıya olan bir sektördür.
Tarım sektörü; ulusal gelirdeki, istihdamdaki ve tüketim harcamalarındaki payı ile ve stratejik temel ihtiyaç maddelerini üreten bir sektör olarak ulusal ekonomide önemli bir yere sahiptir. Diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de tarım çeşitli şekillerde desteklenmektedir. Bu desteklemelerden bazıları; fiyat yoluyla müdahale alımları, girdi fiyatlarına müdahale edilerek ucuz girdi kullanımının sağlanması, dış ticaretteki korumacılık, düşük faizli kredi sağlanması, teşvik ve prim uygulamaları ile üretimin desteklenmesidir.
a. Destekleme alımları
Fiyat yoluyla destekleme veya müdahale alımlarına ilk defa 1932 yılında buğdayda başlanmış ve o yıl buğday alımı T.C. Ziraat Bankası tarafından yapılmıştır. 1938 yılında TMO hububat alımına başlamıştır.
Hububat destekleme alımlarını tütün, şeker pancarı, haşhaş, fındık, çay, pamuk ve zeytinyağı gibi tarımsal ürünler izlemiştir. Planlı dönemin başlangıcına kadar sadece 11 ürün destekleme kapsamına alınmışken, planlı dönemden sonra destekleme kapsamına alınan ürün sayısı hızla artmış 1970’li yılların sonunda desteklenen ürün sayısı 30’a ulaşmıştır. 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirleri kararlarından sonra desteklenen ürün sayısında azalma olmuş, 1990 yılında desteklenen ürün sayısı 10’a düşmüştür. 1991 yılında tekrar destekleme kapsamına alınan ürün sayısı 24’e yükseltilmiş, 1992 ve 1993 yıllarında ise 25-26 ürün destekleme kapsamına alınmıştır.
Destekleme fiyatları tespitinde; ürünün arz ve talep durumu, iç ve dış piyasa fiyatları, ürünün maliyet fiyatı, alternatif ürün fiyatları arasındaki parite ve üretici refahı gibi kriterler dikkate alınmaktadır. Destekleme alımlarında görev alan kuruluşlar TMO, Şeker Fabrikaları A.Ş., EBK, TSEK, Yapağı Tiftik A.Ş., Çay-Kur, Tekel gibi KİT statüsündeki kamu kuruluşları ile üretici kuruluşları niteliğinde olan Tarım Satış Kooperatif Birlikleri’dir.
b. Girdi Desteklemeleri (Girdi Fiyatlarına Müdahale)
Verim potansiyeline tam olarak ulaşılamamış tarımsal üretimin görüldüğü hallerde hükümetler, teknoloji kullanımını yaygınlaştırmak üzere girdi fiyatlarına müdahale ederek sübvansiyon uygulamaktadırlar. Ülkemizde de devlet tarımsal girdilerin üretiminde, ithalatında, dağıtımında ve fiyatlandırılmasında bir takım fonksiyonları üstlenerek bu girdilerin kullanımı için ucuz kredi, araştırma, yayım ve eğitim hizmetleri sağlayarak teknoloji kullanımını özendirmektedir.
c. Dış Ticarette Koruma
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yerli üretimin korunması için bir takım önlemler alınmaktadır. Bu önlemlerin başında ithalatta gümrük vergisi ve fon uygulaması gelmektedir. Örneğin şeker ihracatında dış satım fiyatıyla iç fiyat arasındaki fark devletçe görev zararı olarak karşılanmaktadır. Standartlara uyum konusunda kontrollerin artırılması, mevsimsel engeller, kota ve lisans engelleri burada belirtilebilir.
d. Düşük Faizli Kredi
Tarım kesiminde genellikle verimlilik düzeyinin düşük oluşu, düşük kredi faizleri ile kredi sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde tarımsal kredilere ticari kredi faiz oranlarının ve enflasyonun altında faiz uygulanmaktadır.
e. Teşvik ve Prim Uygulamasıyla Üretime Yönelik Destekler
Kalitenin artırılması için bazı ürünlere prim verilmektedir. Örneğin şekerpancarında yüksek kaliteye prim uygulanması yapılmaktadır. Bunun yanında 1987 yılından sonra belli ölçekli süt ve et işleme tesislerine süt ve et satan üreticilere kilogram başına teşvik primi ödemesi yapılmaktadır.
2. İleriye Yönelik Politikalar
Bu yeni çerçevedeki üç temel politika; verimlilik, bunun sonunda artan yoğun teknoloji kullanımı ile oluşan üretim fazlalığının meydana getirdiği ticari problemler ve gübre, ilaç, harman gibi girdilerin bilinçsiz kullanımının çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin ve erozyonun doğurduğu problemlerin çözümüne yöneliktir. Ülkemizin tarım sektöründeki genel politika ve prensiplerini sıralayacak olursak;
- Tarımsal fiyatların stabil olmasını temin etmek, iç ve dış taleplere göre kaynakların uygun kullanımının geliştirilmesi amacıyla, yeni teknoloji ve girdilerin kullanımı yardımıyla verimliliğin artırılmasının teşvik edilmesi,
- Üretici ve tüketiciler arasında düzenli çalışan bir Pazar zincirinin oluşturulması, girdi ve hizmetleri sağlayan entegre ve profesyonel bir Pazar sisteminin kurulması, düzenli bir fiyat sisteminin oluşturulması veya kurulmasının teşvik edilmesi,
- Yapısına göre arazilerin uygun kullanımının teşvik edilmesi, bu cümleden olarak erozyon ve toprak kaynaklarının korunması gibi problemlere çözüm getirilmesi, gübre ve ilaçlarla tarım arazilerinin kirletilmesinin önüne geçilmesi, yüksek kaliteli tohumlukların üretiminin veya standart çeşitlerin ıslah edilmesinin teşvik edilmesidir (DPT Programları).
Tarımsal üretim tekniklerinde, işletme ve pazarlama yöntemlerinde sağlanan gelişmeler ve halen yürütülmekte olan araştırmalar tarımsal üretimde yeni bir çağın habercisidir.
3. Destekleme Sisteminin Öncelikli Sorunları
Türkiye zengin tarımsal kaynaklarına rağmen tarım sektöründen beklenilen faydayı sağlayamamaktadır. Bunun birincil nedeni tarımsal yapıdaki bozukluktur. Tarım işletmelerimizin büyük çoğunluğu küçük ve çok parçalı işletmelerden oluşmaktadır. Bu oluşum veya yapısal bozukluk tarım sektöründe sermaye birikimini veya başka bir ifade ile teknoloji kullanımını ve verimliliği sınırlamaktadır.
Bundan dolayı kırsal kesimde yaşamını sürdüren büyük bir nüfus kitlesi pazara dönük üretimden ziyade kendi geçimini sağlamaya çalışan köylü nüfusu olarak tarım sektörüne bağlı kalmaktadır.
Türkiye’de destekleme politikaları istikrarlı değildir. Plan ve programlarda desteklemenin, çiftçilerin gelirini artırmak, üretim artışını özendirmek, ülkemize uygun bitki paternini oluşturmak gibi amaçları olduğu vurgulanmakla beraber bu amaca bugüne kadar yeterince ulaşılmamıştır. Dolayısıyla destekleme kapsamına alınan ürün sayısında yıldan yıla çok büyük dalgalanmalar olmaktadır.
Bugüne kadar tarım sektörüne sağlanan desteklerde ekonomik ve sosyal ayırım dikkate alınmamıştır. Dolayısıyla yıllardan beri çeşitli şekillerde bu sektöre verilen destekler etkin olmamış ve üretici refahı istenilen düzeyde artmamıştır. Çünkü üretimi teşvik için verilen desteklerle kırsal kesimde yaşayanların sosyal yönünü gözeten destekler iç içe girmiştir.
Ayrıca polikültür tarım yapılabilen bölgelerle monokültür tarım yapılabilen bölgeler dikkate alınmamıştır. Bu olay bazı ürünlerde talep fazlası yaratarak kaynak israfına sebep olmakta ve üreticiyi az çalışmakla daha fazla gelir elde edebileceği üretimi yapmaya teşvik etmektedir. Bunun sonucunda Çukurova’da kalitesi düşük buğday üretimi artarken, pamuk ve soya üretimi gerilemiştir. Öte yandan destekleme için ayrılan kaynaklar daha çok Tarım Satış Kooperatifi üyesi çiftçilere yönelmektedir.
Ülkemizde kişi başına tüketilen hayvansal ürün miktarları gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşük seviyededir. Diğer bir deyişle gelişmiş ülkelerde protein ihtiyaçlarının çok büyük bir kısmını hayvansal ürünlerden sağlarken bu oran bizde oldukça düşüktür.
İşletmelerin küçük olmasından dolayı üreticiler ürünlerini ileride daha iyi koşullarda satma imkanını sağlayacak depolama ve muhafaza sistemleri mevcut değildir.
İşletmelerin küçüklüğü ve aralarında organizasyon bulunmaması pazarlama sorunları yaratmakla kalmamakta, bu durum katma değeri yüksek üretim yapılmasını da engellemektedir.
Ülkemizde destekleme politikaları çeşitli Bakanlık ve kuruluşlarca yürütüldüğü için koordinasyon eksiklikleri mevcuttur. Bu durum çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir. Örneğin alternatif ürünler arasındaki fiyat dengesi kurulamamakta, dış ticaretle ilgili olarak alınan önlemler beklenen sonucu yaratamayabilmektedir.
Bir kısım tarım ürünlerinin Birlikler eliyle desteklenmesinin yarattığı olumsuz sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:
- Birlikler üstlendikleri görev gereği hizmet faktörünü ön plana alarak teşkilatlanmışlar, bu da kârlılık ve verimliliği düşürmüştür.
- Kurulan entegre tesis ve fabrikaların hammadde ihtiyacının nakdi ödeme yapılmadan Devlet adına satın alınan üründen karşılanması, destekleme hesaplarının nakit akışını olumsuz yönde etkilemiş, işletmelerin verimli çalıştırılamamaları da kaynak ihtiyacını artırmıştır.
- Zararın Hazine tarafından üstlenilmesi, Birlik yönetimlerinde sorumluluk ve kooperatifçilik ilkeleri çerçevesinde çalışma anlayışının zayıflamasına yol açmış, yöneticilerde mahalli şartların doğurduğu istek ve tercihlere göre hareket etmek, üreticilerde de kooperatifleri Devlet Kuruluşu gibi görmek alışkanlığı yerleşmiştir.
- Bu sebeplerle üreticinin korunmasını esas alan destekleme uygulaması Birliklerin yüksek cari giderlerinin karşılanmasının da bir aracı haline gelmiş ve destekleme alımlarının Hazineye maliyeti yükselmiştir.