PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 24 Ocak 1980 Kararları


Mr.Muhendis
17.10.2009, 15:57
24 Ocak Kararları, 24 Ocak 1980 tarihinde ekonomik literatüre geçen ve yapısal dönüşümleri içeren bir program.

Süleyman Demirel, 1979 yılında Başbakanlık Müsteşarlığı'na getirdiği Turgut Özal'a yeni bir ekonomik istikrar programı hazırlama görevi vermiş ve bu program kısa sürede hazırlanmıştı. Bir başka deyişle IMF tarafından hazırlanmış olan program, 24 Ocak 1980'de kamuoyuna açıklandı.

IMF'nin daha önce yaptıramadığı isteklerini içeren program; Türkiye'yi tek taraflı olarak yabancı sermayeye açmış,

24 Ocak Kararları'nın ana hatları şu şekildedir:

1. %32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiş,
2. Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmış,KİT'lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış,
3. Gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmış,
4. Dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kar transferlerine kolaylık sağlanmış,
5. Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmiştir.
6. İthalat kademeli olarak libere edilmiş, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmiştir.

24 Ocak kararlarının etkileri

Kararın uygulanmaya başlanmasından dört yıl sonra, bu politikaların burjuvazinin küçük bir kesimi dışında tüm toplum kesimlerinin çok önemli kayıplarına neden olduğu görülmüştür.Kaynak Belirtilmeli Bu politikaların ortaya atıldığı dönemde destekçisi olan büyük holdinglerin önemli bir kesimi desteklerini geri çekmiştir.

Kararlarının gerçek uygulamaları askeri bir yönetim varken gerçekleştirilmesi sonucu; kararlardan kaybeden kesimler olan kitle örgütlerinin ortadan kalkması ya da etkisizleşmesi, basının denetim altında olması bu politikalara tepkilerin birikmesinde gecikmiş ya da açık hale gelememiştir.

24 Ocak 1980 tarihinde meydana gelen bu olay Türkiye’de birçok şeyin değişeceği anlamına geliyordu. Cumhuriyetin kuruluşundan beri uygulanan karma ekonomik model köklü bir şekilde değiştiriliyor, yerine serbest piyasa ekonomisi geliyordu. Peki, neden böyle bir değişime gidilmesi gerekti? Bu noktaya gelinene kadar birçok olay yaşanmıştı, bu olayların etkisi birleşmiş ve Türkiye’yi bu kararların alınması ile karşı karşıya getirmişti. İlk olarak 1970’li yıllarda petrole gelen yüksek zamlar Türkiye’nin zaten dengesiz olan borçlarını iyice alt üst etmiş, daha sonra aşırı değerli kurla ticaret açıkları fazlasıyla artmıştı. KİT’lerle ilgili problemler de 24 Ocak için zemin oluşturmuştu. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra uygulanan ambargonun da bu kararların alınmasında büyük etkisi vardır. Son olarak bu açıkların kapanması için vergi arttırma yerine para basma yoluna gidilince hükümet bir anlamda 24 Ocak kararlarını zorla almak zorunda kaldı. Kararlar şunlardı: • “İthal ikamesi” (ithal etme içeride üret yöntemi) yöntemi yerine “ihracata yönelik sanayileşme” yöntemine geçiş

• Aşırı değerlenmiş kurun gerçekçi kur seviyesine düşürülmesi

• Mal fiyatlarının mümkün olduğunca serbest piyasada belirlenmesi (Devletin ekonomiden elini çekmesi)

• KİT reformu (Aşırı istihdamın önlenmesi, temel mallarda sübvansiyonların kaldırılması)

• Yabancı sermayenin ülkeye girişinin kolaylaştırılması (Devlet tekelindeki çeşitli üretim alanlarının yerli ve yabancı özel sermayeye açılması)

• Faizi devletin değil, piyasadaki arz ve talebin belirlemesi

24 Ocak kararlarının sonuçları ise Türkiye’nin bir süre belirsizlik ve bir bilinmezlik içinde yaşamasına yol açtı. Faizlerin bu şekilde başıboş bir şekilde olması çoğu bankanın bankerler yoluyla para toplamasına neden oldu. Daha sonraları çıkan bankerleri denetim altına alma yasaları rağmen bazı bankerler faaliyetlerine hala devam ediyorlardı. Fakat sonunda bankerler battı ve vatandaştan topladıkları paralarla kayboldular. Böylece banka batışları alışıldık duruma gelecek ve on binlerce insan paralarını kaybedecekti. Bu 24 Ocak kararlarının kötü bir sonucu olarak bankacılık sistemine büyük zarar vermiştir. 24 Ocak’ın diğer bir kötü sonucu ise, hayali ihracat olaylarının ortaya çıkmasıdır. Bu dönemde ihracat yapacak şirketlere çok büyük olanaklar sağlanmıştır. Bunlar; çeşitli vergi muafiyetleri, kredi kolaylıkları, döviz tahsis etmek, ihracat sonucu ele geçen dövizin %50’sini belli bir süre elde tutabilmek gibi maddelerdi. Çoğu şirket ihracat yapmadan hayali ihracat yapıyor, belgesi ile beraber giderek ihracatı üzerinden belli bir miktarı devletten alıyordu. Bu öyle bir dereceye ulaştı ki, verilere göre, ülkenin yaptığı tüm ihracatın yarısı düzeyinde idi. Fakat daha sonraları alınan kararlar enflasyonu düşürdü, dış borçları azalttı. İthalat (silah, cephane, uyuşturucu gibi kalemler hariç) serbest bırakılmıştır. Böylece karaborsaya düşen çoğu mal bu durumdan kurtarılmıştır. Tabii ithalatın artması cari açığın da artmasına sebep olmuştur. Ayrıca yabancı sermayenin Türkiye’ye ilgisi bu dönemde artmıştır. Vergi kolaylıkları, yatırımın %50’sinin vergi iadesine konu olması, sermayenin yönünü ve miktarını belirleyen kuralların olmaması ve yatırım ve ihracat teşvik kredileri bu konuda etkin rol oynamıştır. Son olarak çeşitli ülkelere olan borçların ertelenmesi borçlarımızı arttırmıştır. Bundan dolayı dış borçlarımız ilerleyen yıllarda büyük bir artış göstermiştir. 24 Ocak’ın etkileri şu an hala tartışılmaktadır. Burada tartışılan yön, bazılarına göre, hukuksal taban hazırlanmadan böyle büyük bir değişime gidilmiş olmasıdır. Eğer gerekli taban hazırlansaydı, kararların kötüye kullanılması engellenebilirdi. Ayrıca, 12 Eylül’de yapılan askeri darbenin, basın yayın organlarının sansüre uğraması ve askeri yönetimin baskısının, 24 Ocak kararlarına verilmesi gereken olası toplumsal tepkiyi azalttığı düşünülüyor. Sonuç olarak hükümetin hatalarından ve kontrol edilemeyen birçok değişkenden dolayı meydana gelen bu kriz, birçok kötü duruma sebebiyet veren fakat sonuçta Türkiye’nin ekonomik sistemini değiştiren bu kararlarla düzeltilmeye çalışılmıştır.