PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sebzeciliğin Ülke Ekonomisindeki Yeri


Livadi
28.07.2010, 14:03
SEBZECİLİĞİN ÜLKE EKONOMİSİNDEKİ YERİ
Sebze yetiştiriciliğinin Türkiye’de çok eski bir geçmişi olmasına rağmen, modern anlamda sebze yetiştiriciliği ancak son senelerde yapılmaya başlanmıştır. Eski yıllarda sebzecilik sadece sahil bölgelerinde, bazı nehir ve ırmak kenarlarında ve büyük şehir çevresinde önem kazanmıştır. Ancak 1960’lı yıllardan sonra Türkiye’de yolların yapılması, kara taşımacılığının artması ve en uzak noktalara kadar nakliye olanaklarının yaratılması diğer yörelerde de sebzelerin tanınmasına ve yetiştiriciliğinin yapılmasına yol açmıştır. Bu nedenle sebzecilik kısa süre içinde büyük aşamalar kaydetmiştir.

Ülkemizde başlayan sanayileşme hareketi, tarımsal çalışmaların aleyhine bir durum yaratmıştır. Şu anda sermayenin ve yatırımların büyük bölümü sanayileşmeye kaydırılmaktadır. Eskiden halkın % 80’i kırsal alanda oturup tarımla uğraşırken, son yıllarda bu oran % 40-30’a kadar düşmüştür. Halkın çoğunluğu büyük şehirlere göç ederek, buradaki sanayi kuruluşlarında işçi olarak çalışmaya başlamıştır. Bir kısmı ise ticaret yaparak yaşamı sürdürmenin yolarını aramaktadır. Bu genel değişim tarımsal ürünlerin ekonomiye % 50-70 oranındaki katkı payının düşmesine ve % 30’a inmesine sebep olmuştur. Gerçi işlenmiş tarımsal ürünler bu paya ilave edilirse oran nispeten biraz yükselebilir.

Ülkemizdeki toplam tarım alanı 28.356.000 hektardır. Bu alan tahıl ve nadas, meyve ve zeytin, bağ ve sebze gibi ürünlere tahsis edilmektedir. Ürünlere ayrılan sahalar yıllara göre değişim göstermektedir. Bu değişimde özellikle sulanamayan arazilerin sulanabilir hale getirilmesiyle, tarla ve nadas alanları meyve, bağ ve özellikle sebze alanına dönüşmektedir. KÖYLÜ’ye (1959) göre 1927 yılında bahçe bitkilerine ayrılan alanın (meyve, zeytin, bağ ve sebze olarak) genel tarım alanına oranı % 0,17 iken, bu oran 1944’te % 0,2’ye, 1954’te % 3,3’e ve 1955’te % 5,5’e çıkmıştır. 1980’de oran % 11,8’e ve 2000’de ise % 17’ye yükselmiştir. Bu son duruma göre toplam tarım alanlarının ürünler bazında dağılımı :
28.356.000 hektar Toplam Tarım alanları
23.510.000 hektar Tarla ve Nadas alanları
5.846.000 hektar Bahçe Bitkileri alanları
3.174.000 hektar Meyve ve Zeytinlik
922.000 hektar Sebze alanı
750.000 hektar Bağ alanıdır.
Bu 922.000 hektar sebze alanının, Bahçe Bitkileri alanı içindeki payı % 19,0 ve toplam tarım alanları içindeki payı ise % 3,2’dir.
Sebze üretim alanları devamlı bir artış göstermektedir. Bu alan üzerinde yaklaşık 30-40 adet büyük, 300-400 adet orta ve 250-300 bin adet küçük aile işletmesi bulunmaktadır. Küçük aile işletmeleri içine köylü işletmeleri ve ev bahçesi (amatör ve hobi) işletmeleri de girmektedir. Tarımda çalışan halkın halen %10-20’si sebzecilik ve çiçekçilikle uğraşmaktadır. Küçük işletmelerde aile fertleri çalışır. Ancak işin fazla sıkıştığı dönemlerde dışarıdan geçici işçi tutulur. Büyük ve orta işletmeler esas ticari amaçlı işletmeler olup, bunların bünyesinde de devamlı ve geçici işçiler görev yapmaktadır. Son yıllarda bir çok işletmede Ziraat Mühendis ve Meslek Yüksek Okulu mezunu Teknisyenler çalıştırılmaktadır. Tabiatıyla bu durum işletmelerin teknik kapasitelerini arttırmakta ve geçmişe göre daha iyi sonuçlar alınmasına sebep olmaktadır.

Sebze işletmelerinde daha çok pür sebzecilik yapılır. Ancak bazı sebze işletmelerinde, sebzecilikle birlikte çiçekçilik de yapılmaktadır. Sebze üretimi açık alanlarda yani bahçe ve tarlada, kapalı alanlarda örtü altında (başka bir deyişle turfanda sebzecilik olarak çeşitli örtüler, koruyucular ve alçak tüneller altında yapılan alçak sistemlerde, ser sebzeciliği olarak çelitli yüksek tüneller, cam veya plastik serler içinde yapılan yüksek sistemlerde ) yapılır. Kapalı alan sebzeciliği, kış aylarının ılıman geçtiği Akdeniz ve Karadeniz sahil kesimi gibi yerlerde ve kışın güneş enerjisi, elektrik, jeotermal sıcak su gibi doğal enerji kaynaklarından yararlanılabilen, ucuz ısıtma olanağı olan yerlerde gelişmiştir. Buna karşın bahçe ve tarla sebzeciliği yurdun her yerinde daha çok yaz ve kısmen ilkbahar ve sonbahar aylarında yapılır.
Sebzecilik sadece, sebzecilikle uğraşan halkın geçim kaynağı değildir. Üretilen ürünün satılmasında rol alan pazarlamacılar ve özellikle dış pazara ürün ihraç edenler bu işten önemli karlar elde etmektedir. Sebzelerin ihraç edilmesi milli ekonomiye büyük katkı sağlar. Eskiden sadece fasulye, bakla, bezelye gibi kuru taneli ve kısmen patates, soğan, sarmısak, pırasa, havuç ve kereviz gibi nakliyeye dayanıklı taze sebzeler ve bazı taze sebzelerden elde olunan domates ve biber salçası, kurutulmuş sebzeler gibi mamul maddeler ihraç edilirken, son yıllarda her türlü yaş ve çok nazik taze sebzeler ve bunlardan elde olunan çok değişik mamul maddeler ihraç edilmektedir. Özellikle pazarlamada soğuk hava depoları ve frigorifik taşıyıcıların devreye girmesi, deniz ve kara yolu taşımacılığı yanında kargo hava taşımacılığının da gelişmesi bu değişim ve gelişmede büyük rol oynamıştır. Tabiatıyla bir diğer önemli nokta; son zamanlarda sebze çeşitlerinin daha standart hale getirilmesi, devamlılığının olması, pazarlamada ambalaj ve paketlemenin geliştirilmesi pay sahibidir. Yukarıda saydığımız bütün bu uğraşı içine girmiş kimseler dolaylı olarak sebzecilikten para kazanmaktadır. Bunların yanında sebze yetiştirme teknikleri her gün gelişmekte ve yeni teknolojiler kullanılmaktadır. Yetiştirme sırasında serler gibi kapalı sistemlerin kurulmasında kullanılan demir, çelik, tahta, odun, plastik, cam gibi ürünleri üretenler ve serleri projeleyen, imalat ve inşaatını yapanlar vardır. Toprak işleme, gübreleme ve mücadele gibi işlemlerde kullanılan traktör, pulluk, çap ve hasat makineleri yapanlar, çeşitli gübreler, toz ve sıvı ilaçları satanlar, sulama sistemlerini geliştiren ve yağmurlama, damlama gibi yeni sulama sistemlerini yapanlar bulunur. Bu arada, sebze ürünlerini kurutma, salça ve konservesini yapma gibi işlerde çalışanlar ve bunların yapımında kullanılan malzemeleri de unutmamak gerekir. Bunun gibi daha birçok işlerde, kişi ve kuruluşlar sebzeciliğe yaptıkları yardımlar ve katkılarla geçimlerini sebzecilikten kazanır. Kısaca bütün bu söylenenleri özetleyecek olursak, sebzecilik sadece sebze ile uğraşanlara değil, ona yardımcı olanlara da kazanç sağlar ve milli ekonomiye dolaylı yoldan para kazandırır.
Cetvel. 5.1’de 1950’li yıllardan başlamak üzere günümüze kadar olan sebze ihracat rakamları verilmiştir. Bu rakamlar incelendiğinde sebzeciliğin milli ekonomiye katkısını daha rahatlıkla görebiliriz. Sebzeciliği daha da geliştirmek ve üretim miktarını çoğaltmak ve artan nüfusun sebze gereksinimini karşılamak için sadece üretim alanlarını arttırmak yeterli değildir. Üretilecek sebze çeşitlerinin ekolojilerini iyi tespit etmek, bunun için bölgelere ve yerlere göre adaptasyon denemeleri yapmak, en verimli, kaliteli, hastalık ve zararlılara dayanıklı, pazarlamaya uygun çeşitleri bulmak modern yetiştirme tekniklerini uygulamak ve maliyeti düşürmek gerekmektedir. Bu arada gelişmekte olan pazar isteklerini inceleyerek, bu pazarların istekleri doğrultusunda çeşitleri standart hale getirmek, ambalajlama bakımından kalite ve standartlara uymak, taşıma ve saklama işlerine yeteri kadar önem vermek başlıca gayelerimiz arasında olmalıdır. Son yıllarda organik tarım önem kazanmaktadır. Sebzelerin mümkün olduğu kadar sentetik gübre ve kimyasal ilaç kullanmadan doğal maddeler kullanılarak yetiştirilmesi (organik tarım yapılaması), pazarda bu ürünlerin 2-3 misli fiyat ve daha kesif alıcı bulmasını sağlamaktadır. Organik tarımda birim alanda, bilinen metotlara göre yapılan üretimden biraz daha az ürün alınmaktadır. Ancak fiyat 2-3 misli yükseldiğinden, kazanç açısından fazla bir kayıp ortaya çıkmamaktadır. Organik tarım şeklinin yaygınlaştırılmasında yegane dikkat edilmesi gereken nokta, artan nüfusun gereksinimini karşılamak üzere ürün miktarının azalmasının sakınca yaratabileceğidir. Bu bakımdan normal yetiştiricilikte bakiye ve kalıntı yaratmadan ilaç ve gübre kullanılmasına dikkat edilirse, artan nüfusun gereksinimleri için normal yetiştiriciliğinde yürütülmesi mecburiyeti vardır. Bunun için normal yetiştirmede aşırı dozda hormon, ilaç ve gübre kullanılmaması, uzmanların verdikleri standartlara uyulması gerekir.
Cetvel 5.1. Türkiye’den İhraç Edilen Taze Sebze Miktarı
Yıllar Miktar Değer
(ton) (Dolar)
1950 0,7 51
1960 1,6 355
1970 9 8.912
1975 0,7 421.172
1980 40.202,70 11.564.579
1985 140.768,00 13.372.964
1990 256.789,60 20.086.786
1995 250.458,50 20.355.641
2000 305.648,50 33.324.897
2003 408.969,80 37.568.997
Türkiye’de hızla gelişen örtü altı sebzeciliğine gereken özeni göstermemiz milli ekonomiye katkı bakımından zorunlu hale gelmiştir. Dikkat edilirse son yıllarda devamlı enflasyon içinde yaşayan ülkemizde, sebzelerin pazarda bollaştığı yaz aylarında enflasyon düşmektedir. Örtü altı yetiştiriciliği zaman kavramını ortadan kaldırdığından ve istenilen zamanda üretim yapma olanağı verdiğinden, pazarda devamlı ve bol miktarda sebzenin bulunması enflasyonun kontrol altına alınmasında yardımcı rol üstlenecektir. Cam ve özellikle plastik serler, tüneller yurt içinde hızla yayılmakta ve sayıları her geçen gün artmaktadır. Eskiden sadece kış aylarında yapılan seracılık, seralar içinde birim alandan alınan ürünün miktarı ve kalitesi, tarladan alınanın 1-3 misli olduğundan, yetiştiriciler kış ayları dışında ilkbahar, yaz ve sonbahar aylarında da serleri kullanmaya başlamıştır. Özellikle yeraltı sıcak suları olan Simav, Bergama, Balçova, Afyon ve Denizli gibi yerlerde hızlı bir gelişim söz konusudur. Serlerde son yıllarda devreye giren topraksız yetiştiricilik, katı ve sıvı kültürler üzerinde üretim yapmayı sağlayarak, münavebeyi (ekim nöbetini) ortadan kaldırmakta ve mono kültür yapmayı kolaylaştırmaktadır. Böylece toprakta yapılan yetiştiricilikte yüksek kar getiren ürünün arka arkaya devamlı olarak yetiştirilmesi toprak yorgunluğu meydana getirdiğinden uygulanamazken, topraksız yetiştiricilik bu olanağı vermektedir. Böylece seralarda daha karlı olan ürünlerin arka arkaya üretimi yapılabilmekte ve kar marjı yükseltilmektedir.
Kaynak: Genel Sebzecilik Kitabı Prof. Dr. Atila Günay