PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Toprak - Toprak Türleri - Toprak Katmanları


Mr.Muhendis
30.07.2009, 11:51
Toprak, bitki örtüsünün beslendiği kaynakların ana deposudur...
Toprağın üst tabakası insanların ve diğer canlıların beslenmesinde temel kaynak teşkil etmektedir. Bir gram toprağın içerisinde milyonlarca canlı bulunmakta ve ekosistemin devamı için bunların hepsinin ayrı önemi bulunmaktadır. Toprağın verimliliğini sağlayan ve humusça zengin olan toprağın 10 cm'lik üst tabakasıdır. Bilimsel anlamda toprak bir karışımdır.
Dünyadaki toprakların ancak 1/10'inde üretim yapılabilmektedir. Türkiye'nin arazi varlığının ise yaklaşık %36'sı işlenmekte, %28'i çayır ve mera, %30'u orman ve fundalık olup, geriye kalan bölümü diğer araziler içinde yer almaktadır. Ekilebilir arazinin ancak %11'i sulanabilmektedir.


http://i29.tinypic.com/1rc5s3.png


Türkiye'de toprak kullanımı


İşlenen tarım arazisi: % 36
Çayır ve mera: % 28
Orman ve fundalık: % 30
Diğer: %6

Toprak en önemli doğal kaynaklardan birisi olup; tarım dışı amaçlarla kullanılması, ağır metallerle kirlenmesi ve erozyon sonucu oluşan etkilerle kayıplara uğramakta ve verim düşmektedir. Kaybedilen toprakların yeniden kazanılması çok zordur. 1 cm kalınlıkta ki toprak ancak birkaç yüzyılda oluşabilmektedir.


Türkiye'de Toprak Türleri

Yerli Topraklar: Orman toprakları, Bozkır ve çayır toprakları, Kahverengi topraklar, Kestane renkli topraklar, Kara topraklar, Killi-kireçli topraklar, Çorak topraklar, Kumlu-Tüflü Topraklar Taşınmış topraklar: Alüvyal topraklar, Kolüvyal topraklar, Regosol topraklar, Litosol topraklar.


Toprak katmanları

Sağlıklı bir toprak, A, B, C, D katları olarak adlandırılabilecek, genel olarak dört ana katmandan oluşur.
Bu katmanlardan A, toprağın işlendiği kısım, yani tarım yapıldığı yerdir. Bu bölümü karaların üstünü örtenince bir deri tabakasına benzetebiliriz. A katmanı aynı zamanda toprağın en verimli kısmı.Bütün canlıları ve değişimle ortaya çıkan maddeleri kapsıyor. A katmanındaki tuz,kireç, kil gibi sularda çözünen maddeler, yağmur sularıyla toprağın alt kısımlarına taşınıyor. Bu nedenle A katmanının altındaki B katmanı,birikme bölümü,yani tarımın yapılmadığı yerdir.


B katmanında humus,bitki kökü ve canlı yoktur. A katmanının erozyonla yitirildiği yerlerde B katmanı ortaya çıkıyor. A ve B katmanı binlerce yılda ortaya çıkan esas toprağı oluşturuyor.
C katmanında henüz tam ayrışmamış ana malzeme bulunuyor.Bu katmanda kayaca ait iri parçalar bulunuyor. Ama canlı yok. Bu tabaka zamnala ayrışarak B katmanına karışıyor.
D katmanı da toprağın en altında ve kayacı oluşturuyor.

http://i32.tinypic.com/2v0cv14.jpg

Livadi
18.11.2009, 10:22
Toprak

Toprak, bahçe bitkileri yetiştiriciliğim sınırlayan bir ekolojik etmendir. Yer seçiminde incelenmesi gerekli bir diğer faktör topraktır. Toprak, bitkiye mekanik olarak destek olmanın yanında, ona su ve besin maddeleri de sağlamaktadır. Bitki ve toprak arasında yakın bir ilişki vardır. Toprak, mineraller, organik madde ve canlı organizmaların kompleks bir biyofiziksel karışımı olup, içinde değişen oranlarda su ve hava bulundurmaktadır. İyi bir toprak yapışım oluşturan ana faktörler uygun bir havalanma ve su tutma kapasitesidir. Toprağın toplam hacminin yaklaşık %50'sini oluşturan gözenekler değişen oranda su ve hava ile doludur.

Verimli bir toprak gerçekten canlıdır. Her ne kadar böcek ve
solucanlar toprak içindeki canlı varlıkların gözle görülenleri ise de,
toprak organizmalarının büyük bir kısmım bakteriler, mantarlar ve
diğer mikroorganizmalar oluşturmaktadır. Toprağın organik maddesi,
yalmz parçalanmış bitki ve hayvan dokularından değil,
mikroorganizmaların bizzat kendilerinden de meydana gelmektedir.
Hayvan ve bitki artıkları topraktaki bu mikroorganizmalar tarafından
parçalanmaktadır.

Toprak tipleri

Topraklar, parçacıklarının iriliklerine, farklı irilikteki parçacıkların oramna, organik veya inorganik madde miktarlarına göre sınıflandırılır.

Mineral ve organik olmak üzere iki temel toprak tipi vardır.

Mineral topraklar: Mineral maddelerden meydana gelen ve bünyesinde %10'dan daha az oranda organik madde bulunduran topraklardır. Mineral topraklar, bünyelerinde bulundurdukları taş, çakıl, kum, mil ve kil gibi farklı büyüklükteki parçacıkların oranlarına göre sınıflandırılmaktadırlar. Buna göre mineral topraklar 4 grupta toplanır.

Taşlı ve çakıllı topraklar: İçlerinde %80 oranında taş ve çakıl, %20 oranında ince toprak bulundururlar. Bu toprakların su tutma kapasiteleri düşüktür. Bitkiye destek olur ve drenajı hızlandırırlar. Besin maddelerince de fakir olan bu topraklarda eksikliklerin karşılanması koşulu ile kayısı, armut, asma ve kiraz gibi meyve türleri yetiştirilebilir.

Kayalıklar da çoğu zaman bu topraklar arasında sayılır. Kayalıklar arasındaki boşluklarda çürüntü veya toprak bulunuyorsa, bu tip yerlerde Antep fıstığı, badem, zerdali, alıç, armut, incir ve dut yetiştirüebilmektedir.

Taşlı ve çakıllı topraklarda %50'ye yakın toprak bulunuyorsa, bu topraklar çabuk ısınmaları ve iyi havalanmaları nedeniyle erkenci domates, kabak, hıyar, biber ve patlıcan yetiştiriciliğinde kullanılmaktadır. Bu amaçla kullanılan taşlı topraklara Akdeniz Bölgesinde Antalya taraflarında rastlanmaktadır.

Kumlu topraklar: Kaba yapılı, su tutma kapasitesi düşük, nisbeten verimsiz ve çok asit topraklardır. Bu topraklar % 80-95 oranında kum, %5-20 mil ve kil ve %0.1-1.0 organik madde içerirler. Yüksek oranlardaki kum; hızlı drenaj, havalanma ve organik maddenin çabuk parçalanmasını sağlamaktadır. Kumlu topraklar çabuk ısınır ve kururlar. Bunlar iyi havalanmaları nedeniyle sıcak topraklardır ve erkenciiik açısından değerlendirilebilir. Ancak, birçok kumlu toprakta bâzı bitki besin maddeleri özellikle Ca, Mg noksanlıkları görülmektedir. Kumlu toprakların verim kapasiteleri, asitliğin azaltılması, noksan bitki besin maddelerinin sağlanması ve organik madde kapsamının artırılması ile yükseltilebilir. Bu tip topraklarda genellikle sık sulama zorunludur. Kumlu topraklar iyi bir düzenleme ile (sulama + organik ve inorganik gübreleme) fidancılık, erkenci sebze yetiştiriciliği ve zor köklenen türlerin çeliklerinin köklendirilmesinde genellikle kullanılan ortamdır. Meyve türlerinden şeftali, üzümsü meyvelerden ahududu, sebzelerden kuşkonmaz, hıyar, karpuz ile kökleri yenen sebzelerden tatlı patates, havuç, turp, kereviz ve pancar bu tür topraklarda iyi ürün verirler. Kumlu topraklarda (%60 kum bulunan) filoksera böceği yaşamadığından, Amerikan asma anacı kullanılmadan yerli bağcılık yapılabilmektedir.
Tmh Topraklar: Tarımda kullanılan en geniş toprak grubunu oluşturmaktadırlar. Tmlı topraklar bünyelerinde bulunan, kum, mil, kil ve organik madde miktarına göre adlandırılırlar. Örneğin kumlu-tınlı topraklar fazla miktarda kum (%50-80), düşük oranda mil, kil (%20-50) ve %0.1-4.0 organik madde ihtiva ederler. Buna karşın killi-tınlı topraklar yüksek oranda kil (%20-30) ve mil (%20-60) ile %l-8 organik madde, buna karşın düşük oranda kum (%20-50) ihtiva etmektedirler. Fazla miktardaki mil ve kil drenaj ve havalanmayı azaltmakta, buna karşın su tutma kapasitesini artırmaktadır. Tmlı toprakların özellikleri, yapılarında bulunan maddelerin oranlarına göre değişiklik göstermektedir. Kumlu-tmlı topraklar, killi-tmlı topraklardan daha iyi drene olurlar. Havalanmaları daha iyidir. Tmlı topraklar su ve besin madde tutma kapasiteleri kumlu topraklardan daha fazladır. Tmlı toprakların bahçe bitkileri yetiştiriciliği açısından en uygun olan topraklardır. Üzümsü meyveler, şeftali, erik, sert kabuklu meyveler, bütün sebzeler ve özellikle ıspanak, hıyar, kuşkonmaz ve bezelye bu topraklarda iyi yetişirler. Ancak mil ve kil oram yüksek olan tınlı topraklarda, yüksek verim için drenaj ve havalanma önemlidir. Örneğin konservelik domates ve tatlı mısır daha çok bu tip topraklarda yetiştirilmektedir. Aym şekilde mil ve kil oram yüksek olan tınlı topraklar, taze kökleri için yetiştirilen sebzeler ve meyve ağaçları için toprakaltı iyi drene edilip, köklerin gelişmesine izin verilmedikçe pek uygun değildirler.

Killi topraklar: %50'den fazla kil içeren topraklardır. Çok küçük parçacıklardan oluşurlar ve yüzey toplamları fazladır. Çok küçük gözeneklere sahiptirler. Bünyelerindeki kum oranı düşüktür. Bu tür topraklar fazla miktarda organik madde ile karıştırılmadıkça, birçok bahçe bitkisi için uygun değildir. İlkbaharda zayıf havalanma ve yüksek ısı tutma özelliği nedeniyle soğuk, yavaş kuruyan ve geç tava gelen topraklardır. Bu tür topraklarda yağmur veya sulama sonrası kaymak tabakası oluşur. Islak olarak işlendiğinde tabanda işlenmeyen sıkı bir yapı oluştururlar. Killi toprakların söylenilen bütün bu
olumsuz özelliklerine rağmen, kollodial bir materyal olarak bitki gelişimi için gerekli besin maddelerini tutmaları, serbest bırakmaları ve iyi bir toprak yapısı sağlamaları nedeniyle birçok toprak tipinde kil karışımları arzu edilir.

Islah edilmiş killi topraklarda lahana, pırasa, domates ve enginar gibi çok su ve azot isteyen sebzeler yetiştirilebilir. Sıcak yerlerde alt tabakası su geçirir olmak şartı ile killi topraklar iyi bağ toprağıdır. Yine killi topraklarda yüzlek köklü meyve ağaçları (elma, ayva, erik gibi) daha iyi yetişir. Derin köklü ağaçlar bu tür topraklardan hoşlanmazlar; ayrıca fazla nemli olursa sert çekirdekli meyve türlerinde zamk hastalığı görülür.

Organik topraklar: Bu topraklarda mineral toprakların aksine %20-80 oranında organik madde bulunur. Organik topraklar kısmen veya tamamen parçalanmış bitki artıklarından meydana gelirler. Bu nedenle daha çok bataklıklarda, sığ su birikintilerinde ve nehir yataklarında rastlanır. Organik toprakların olgunlaşmaları zaman içinde devam eder. Bu toprakların rengi, kırmızımsı kahverengi ile siyah arasındadır. Olgunlaşmanın artışıyla renk de siyaha dönüşür. Bitkilerin yetiştiriciliğinde olgunlaşmasını tamamlamış toprakların kullanılması tercih edilir.

Organik toprakların su tutma kapasiteleri yüksek, havalanmaları iyi, azot yönünden zengindirler. Bu tip topraklar doğrudan kullanılma yerine, diğer toprakların yapılarını iyileştirmek amacıyla kullanılırlar. Bununla birlikte fide harçlarının hazırlanmasında, örtüaltı tarımında topraksız yetiştiricilikte doğrudan kullanılabilmektedirler. Organik maddece zengin topraklar, soğan, patates, havuç, kabak ve marul gibi sebzelerle üzümsü meyvelerden yaban mersini gibi türlerin yetiştiriciliğinde kullanılır.

Turba (Peat): Organik madde kapsamı %50 'nin üzerinde, hatta bazen %95'e kadar yükselir. Bu tür topraklar kırmızımsı kahverengi ve ham topraklardır. Renk kahve-siyah ise parçalanmanın daha ileri aşamada olduğunu gösterir. Yüksek oranda organik madde nedeniyle oldukça fazla su tutma kapasitesine sahiptirler. Turba aynı zamanda iyi havalanan ve azot yönüyle zengin topraklardır. Bu nedenle özellikle sebze yetiştiriciliği için uygundur. Çünkü fazla miktardaki azot etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Soğan, patates, havuç, kabak ve marul bu tür topraklarda çok iyi yetişir. Turba yine seralarda tohumların çimlendirilmesi, çeliklerin köklendirilmesi ve kaplı fidan üretiminde saf veya karışım halinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Tam parçalanmış organik topraklar (muck): %20-50 oranında organik madde ihtiva eden bu toprakların içinde turbaya göre daha fazla mineral toprak bulunur. Özellikleri bakımından turbaya benzer, fakat verimliliği daha düşüktür. Su tutma kapasitesi daha az ve havalanması daha sınırlıdır. Bu topraklar organik ve inorganik toprakların avantajlarını kombine etmişlerdir.

. Toprak derinliği

Bahçe bitkilerinin özellikle çok yıllık olanlarının kökleri; türe, iklim ve toprak yapısına göre 1-5 m derinlikteki toprak tabakası içinde geliştiklerinden toprak derinliği de önemli bir faktördür. Bu nedenle, toprağın geçirimsiz tabakalarının veya taban suyu düzeyinin kök bölgesinden aşağıda olması istenir. Sebzelerde ise kök derinliği daha yüzlek olduğundan (45-120 cm) daha az derinlikteki topraklar tercih edilebilir.

Ancak nemli ve serin bölgelerde ağaçlar ve asmalar daha az derinlikteki topraklarda yetiştirilebilmektedir. Bununla birlikte kuvvetli kök sistemine sahip ağaçlar uygun olmayan koşullara daha iyi dayanma yeteneğindedirler. Diğer yandan, kendi kökleri üzerinde yetiştirilen Vinifera çeşitleri ile kurağa dayanıklı asma anaçları (99R, HOR, 140Ru, 1103P gibi) olumsuz toprak koşullarını daha iyi değerlendirirler.

Toprağın geçirimsiz tabakaya kadar olan kısmı taban toprağıolarak adlandırılır. Bu tabakanın yapısı, su tutma kapasitesi ve reaksiyonu (pH) bitkinin gelişmesi ile kurağa dayanımı üzerinde etkilidir. Pullukla sürekli aynı derinlikte toprak işleme sonucunda oluşan ve "pulluk tabanı" olarak adlandırılan bu sert tabakanın 3-4 yılda bir "dipkazan" tipi aletlerle kırılması gerekir. Böyle bir tabaka olmadığı durumlarda, alt toprak daha verimli, bol su bulunan ve daha iyi havalanan, toprak organizmalarının bol olduğu bir yapı gösterir.

Toprak taban suyu

Bitki köklerinin gelişiminde genetik yapının yanında toprağın havalanma düzeyi ve sıcaklığı da etkilidir. Köklerin normal fonksiyonu için su kadar O2'in sağlanması da gereklidir. İyi havalanan bir toprakta, gözenek hacminin yaklaşık %50'si hava ile doludur. Hava boşluklarında bulunan O2, su ve besin maddelerinin kökler tarafından daha kolay alınmasını sağlar. Bu boşlukların aşırı su ile dolması durumunda, boşluklardaki O2'in azalıp CO2 oranının artması, kök gelişmesini ve bitki gelişmesini azaltır. Bu nedenle su basmış topraklarda ya da aşırı yağış alan ve sulanan topraklarda köklerin, buna bağlı olarak da bitkinin gelişebilmesi, oksijensizliğe dayanım düzeyine bağlıdır. Örneğin erik, şeftali ve kayısıya göre daha dayanıklıdır. Çünkü bu tür topraklarda şeftali ve kayısı köklerinde oksijenin azalması ile hidrojen siyanid (HCN) oluşmakta, bu da köklerin zararlanmasma neden olmaktadır.

Toprak tipleri içinde, en iyi havalanabilenleri çakıllı, kumlu, en kötü havalananları ise killi ve balçıklı topraklardır. Bahçe bitkileri iyi havalanan topraklarda daha iyi gelişme gösterirler. Ancak bazı türler (armut ve elma) diğer türlerden daha iyi gelişme gösterebilir. Asma kökleri uzun süre su içinde kalamazlar. Bunun yanında meyve ağaçları yapraklarını döktükten sonra dinlenme dönemine girdikleri için, topraktaki fazla sudan zarar görmezler. Büyüme mevsiminde ise suyun yüzeye 1 m'den daha yakın olmaması gerekir.

Toprağın iyi havalanması bazı önlemler alınarak sağlanabilir. Bu
amaçla toprağın çok yıllık bitkilerde 2 m, sebze türlerinde 0.5-1 m derinlikteki taban suyunun durumu kontrol edilmeli ve gerektiğinde drenajla bu suyun uzaklaştırılmasına çalışılmalıdır. Ağır yapılı topraklarda organik gübreleme yapılarak, toprağın havalanma oranı artırılabilir. Taze köklerin toprağın havalanmasına olan ihtiyaçları yaşlı köklerden daha fazladır.

Toprağın alt tabakası eğer kil veya kaya gibi geçirgen olmayan bir tabakaya sahipse, toprak altı zayıf drenaja sahip olacaktır. Su, geçirgen olmayan bu tabaka üzerine biriktiğinde, toprak su ile doymuş hale gelecektir. Bitki kökleri yeterli oksijeni sağlayamadıkları için, bitki zayıf gelişip verim de oldukça azalacaktır.

Daha önce değinildiği gibi özellikle killi topraklarda oluşan pulluk tabanı drenaja da engel olabilir. Böyle topraklarda pulluk tabanının kırılması drenaj açısından yararlıdır.

Taban toprağının doğal olarak sert yapıda olduğu yerlerde, toprak işlemesi ile bunun kırılması mümkün olmadığından, bu gibi yerlerde drenajla su baskınlarından korunmak gereklidir.

Toprak reaksiyonu ve tuzluluk

Bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde toprak reaksiyonu da önemli bir faktördür. Toprak reaksiyonu (pH) toprakta serbest halde bulunan H+iyonu konsantrasyonunun eksi logaritmasını ifade eder. Buna göre değeri pH = 7 olan topraklar nötr olarak kabul edilir. 7'nin altında olanlar asit, üzerinde olanlar bazik (alkali) reaksiyonlu toprakları oluştururlar. pH 'sı nötre yakın topraklar ise, hafif alkali veya hafif asit topraklardır.

Toprağın pH'sı, bitki besin maddelerinin hareketine, toprakta birikimine ya da yarayışsız hale geçmesine neden olarak köklerle alınmalarım engeller veya toksik etkiler yaparak (pH=4'den aşağı veya 9'dan yukarı) büyüme ve gelişmeyi aksatırlar. Bu da verim ve kalitenin düşmesine neden olur. Asit topraklarda özellikle azot, fosfor, potasyum, kükürt, magnezyum ve kalsiyum gibi ana besin maddeleri ile iz elementlerden molibden noksanlığı görülür. Buna karşılık alkali reaksiyonlu topraklarda ise çinko, manganez, demir ve bakır noksanlığına rastlanır.

Livadi
18.11.2009, 10:24
http://i47.tinypic.com/6gdhfk.jpg

Örneğin demir noksanlığında görülen kloroz, topraktaki demir bileşiklerinin çökelmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Genellikle çok düşük ve yüksek pH dereceleri (4'den aşağı ve 9'dan yukarı) bitki kökleri için toksik etki yapmaktadır. Bitkilerin büyük çoğunluğu 5.5-7.2 pH derecelerinde, yani nötre yakın topraklarda daha iyi gelişme gösterirler (Şekil 4.1). Bununla birlikte yaban mersini ve çay, pH = 3-5 olan asitli topraklarda daha iyi

gelişirler. Aynı şekilde pH'nm 8.5'in üzerinde (alkali) olduğu topraklarda da asma, zeytin, Antep fıstığı, badem gibi bazı çok yıllık bahçe bitkilerinin yetiştirilebildiği görülmektedir. Asit karakterli topraklara yağışı çok olan ekolojilerde rastlanır. Çünkü, yıkanma suda erir karbonatların kaybına neden olur. Asit karakterli topraklarda pH'yı artırmak için zaman zaman kireçleme yapılır. Toprakta dikkate değer bir yıkanma varsa ve yapı nispeten kumlu ise kireçleme 3-5 yılda bir yapılmalıdır. pH'yı düşürmek için mineral gübreleme sırasında asit karakterli gübreler (azot kaynağı olarak amonyum sülfat ve üre) kullanılmalıdır.

Toprak pH'sım asit karakterli topraklarda yükseltebilmek için, yağış ve toprağın yapısı dikkate alınarak kireçleme yapılır. Bu uygulama, toprağın reaksiyonu ölçülmek koşulu ile toprak pH'yı nötre yakın hale gelinceye kadar 3-5 yılda bir tekrarlamr. Bazik reaksiyonlu topraklarda ise pH'sı nötre yaklaştırabilmek için organik gübreleme yapılmalıdır.

Toprak reaksiyonunun yanında, toprak tuzluluğu da yetiştirilecek bitki gelişmesini etkiler. Toprak tuzluluğu, toprakta bulunan Sodyum (Na), Klor (Cl), Sülfat (SO4) ve Karbonat (CO3) iyonlarından kaynaklanır. Toprak tuzluluğu, aşırı gübrelemeler, tuz oranı yüksek sulama suları, kurak bölgelerde hızlı buharlaşma ile tuz oranı yüksek yeraltı sularının toprak üst tabakalarında toplanması, kötü drenaj gibi nedenlerle zaman içinde artış gösterir. Tuzluluğun artışıyla, bitkiler topraktaki suyu alamazlar veya sudaki iyonların miktarının yüksek olması nedeniyle alman maddeler toksik etkide bulunur. Sonuçta bitkilerde sararma ve kurumalar görülür, şiddetli durumlarda verim ve kalitede önemli kayıplar ortaya çıkar.

Toprak organizmaları ve özellikle bakteriler de pH'dan etkilenmektedirler. Kuvvetli bir nitrifikasyon ve N fiksasyonu için pH 5.5'in üzerinde olmalıdır.

Bahçe bitkilerinin büyük çoğunluğu toprak tuzluluğuna karşı duyarlıdırlar. Meyve türleri arasında topraktaki tuzluluğa en hassas olan tür limon olup, en dayanıklı olanı ise hurmadır. Yerli asmaların İVitis vinifera L.) tuza dayamklıkları (Max: 3.0g/kg) Amerikan asma anaçlarına (Max: 1.5g/kg) göre oldukça fazladır. Amerikan asma anaçları arasında topraktaki tuzluluğa çok duyarlı olanlar olduğu gibi (41B), nispeten yüksek tuz konsantrasyonuna adapte olanlar da(1616C) bulunmaktadır. Sebzeler içinde de kuşkonmaz, ıspanak, pancar, turp ve şalgamın daha dayanıklı olduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte bitkilerin tuza dayanıklılıkları gelişme durumları ile ilişkilidir. Genç bitkiler tuzluluğa daha duyarlıdır.

Bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde tuzlu topraklar, organik gübreleme ve gerektiğinde sulama ile kullanılabilirler. Örtüaltı tarımında ise toprakların yıkanması, sera toprağının değiştirilmesi veya topraksız tarım uygulamaları ile kontrol altına alınabilir.

KAYNAK: Genel Bahçe Bitkileri
Prof.Dr.Atila GÜNAY

Livadi
18.11.2009, 10:25
Toprak yorgunluğu

Toprak yorgunluğu aynı toprakta arka arkaya yetiştirilen bazı kültür bitkilerinin gelişmelerindeki yavaşlama veya değişik nedenler ile toprak verimliliğinin azalması olarak tanımlanmaktadır.

Toprak yorgunluğu, daha çok uzun yıllar aynı toprak üzerinde yetişen çok yıllık bahçe bitkilerinde görülmektedir. Tek yıllık bitkilerin de ardarda yetiştirilmeleri durumunda gelişmenin azalması ve hastalık ve zararlı yoğunluğunun artması nedeniyle verim düşüklüğüne rastlanır.

Toprak yorgunluğu durumunda, ağaçların toprak üstü organlarında çok değişik belirtiler görülebilmektedir. Vegetatif gelişmenin azalması ve boğum aralarının kısalması ile bodurluğun oluşması, gövde kalınlığının azalması, yapraklarda rozetleşme ve kök büyümesinin zayıf olması gibi belirtiler buna örnek olarak verilebilir. Toprak yorgunluğunun bir diğer özelliği de gerekli kültürel uygulamalar (sulama, gübreleme, mücadele vb.) gereği gibi uygulandığı halde, bu belirtilerin ortadan kalkmamasıdır.

Toprak yorgunluğu toprak yapısı, toprak işleme hataları ve sulamanın getirdiği sorunlar, bitki besin maddesi noksanlıkları, paraziter orijinli nedenler (nematodlar, bakteriler, toprak mantarları) ve bu parazitlerin birikimi gibi değişik nedenlerden kaynaklanabilmektedir.

Toprak yorgunluğuna neden olabilecek bu etmenlerin yanında,meyve tür ve çeşitlerinin toprak yorgunluğuna karşı gösterdikleri duyarlılık da farklılık göstermektedir. Elma, kiraz, şeftali ve turunçgiller toprak yorgunluğuna karşı çok duyarlı meyve türleri olup buna karşın erik, armut ve çilek daha az duyarlılık göstermektedirler. Kendi kökleri üzerinde yetiştirilen Vitis vinifera L. çeşitleri Amerikan asmalarına göre toprak yorgunluğuna daha az duyarlıdırlar.

Araştırıcılar genel olarak toprak yorgunluğu konusunda üç teori geliştirmişlerdir:

Fakirleşme teorisi

Bu teoriye göre uzun yıllar aynı toprakta aynı bitkilerin yetiştirilmesi ile bu bitkiler topraktan hep aynı tip besin maddelerini almaktadır. Bu durumda, toprak tek yönlü sömürüldüğü için, topraktaki diğer besin maddeleri ile özellikle mikro iz elementleri arasındaki denge bozulmakta ve verim düşmektedir. Örneğin, toprakta bor noksanlığının yorgunluğa neden olduğu belirtilirken, bazı araştırıcılar toprak yorgunluğunun, sadece beslenme noksanlığı ile açıklanamayacağını ileri sürmektedirler.

Toksin teorisi

Toksin teorisine göre; toprakta yaşayan bitkiler tarafından verilen veya toprakta kalan bitki artıklarının mikroorganizmalar aracılığı ile parçalanması sonucu oluşan toksik maddeler toprakta birikmekte, bu da yorgunluğa neden olmaktadır.

Mikroorganizma teorisi

Aynı yerde uzun yıllar aynı bitkinin yetiştirilmesi ile bir kısım mikroorganizmaların gelişmesi uyarılmakta bir kısmının ise engellenmektedir. Bunun sonucunda toprağın biyolojik dengesi bozulmakta, bu da toprak yorgunluğuna neden olmaktadır.

Toprak yorgunluğuna neden olduğu ileri sürülen teorilerin her birininin ayrı ayrı gerçek ve haklı yönleri bulunmaktadır. Ancak araştırıcıların daha çok toksin ve mikroorganizma teorileri üzerinde durdukları görülmektedir.Toprak yorgunluğunu ortadan kaldırabilmek için bazı önlemler alınabilir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

a) Toprak yorgunluğu belirtileri görülen bahçelerde yaşlı ağaç ve
omcaların sökülmesi, bahçenin birkaç yıl tarla tarımına ayrılarak
dinlendirilmesi ve aynı bahçe toprağının 4-5 yıl sonra yeniden
kullanılması gerekir.

b) Ekonomik koşullar nedeniyle toprağın hemen kullanılması
gerekiyorsa, o zaman aynı parsellere aynı türlerin gelmesinden
kaçınmalıdır. Bu tip uygulama tek yıllık sebze türleri için de
kullanılabilir. Ekim nöbeti denilen bu uygulamada bitkinin kök
derinliği, vejetasyon süresi, topraktan kaldırdığı besin maddesi miktarı
gibi faktörler dikkate alınarak farklı familyalara giren türler parsellere
yerleştirilebilir. Örneğin domates yetiştirilen yere ertesi yıl aynı
familyaya giren biber veya patlıcan yerine kabak, hıyar, fasulye gibi
sebze türleri getirilebilir. Böylece toprağın farklı derinliklerindeki
besin maddelerinden de yararlanılmış olunur.

c) Fidanlık üretiminde de ekim nöbeti uygulaması yapılarak dört
yıl süreyle aynı parselde fidan yetiştiriciliği yapmamak gerekir. Boş
kalan parsellerde tarla bitkisi veya uygun sebze türleri yetiştirilebilir.

KAYNAK: Genel Bahçe Bitkileri
Prof.Dr.Atila GÜNAY