PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Önemi


Mr.Muhendis
07.05.2011, 15:34
Su ürünleri yetiştiriciliği, akvatik ortamlarda bitki (algler) ve hayvanların (balık, kabuklu, yumuşakça ve eklembacaklılar) yarı kontrollü ve kontrollü şartlar altında farklı amaçlar için ( gıda, süs, reakresyon, süs ve akademik ) yetiştirilmesine denir.

Su ürünleri yetiştiriciliği, balık, yumuşakça, kabuklu, eklem bacaklılar ile sucul bitkilerin yetiştiriciliğini içine almaktadır. Tarımın bu sektörü, dünyanın tüketicileri için, gıda, gıda katkı maddesi, kozmetik ve ilaç sanayi ham maddeleri üretmektedir.

Su ürünleri yetiştiriciliği, en azından iki bin yıl önce birçok Asya ülkesinde özellikle Mısırda ve Çinde pirinç tarlalarında sazan yetiştiriciliği ile uygulanmaya başlanmıştır. Milattan önce 475 yılında Fan Li sazan yetiştiriciliği ile ilgili ilk eseri yazmıştır. Daha sonra, Asya kıtasının büyük bir bölümüne ve Avrupa ya yayılmıştır.

Doğal olarak balık stoklarında değişik nedenlerle görülen azalma, denizlerde ve iç sularda akvatik kaynakların değerlendirilmesini gündeme getirmiştir. Bundan dolayı da, su ürünleri yetiştiriciliği günümüzde Tarımın diğer tiplerinden daha hızlı bir şekilde büyümektedir. Artan dünya nüfusu için çok önemli bir kaynaktır.

Dünyada ve Türkiye de su ürünleri yetiştiriciliğinin gelişmesinde temel faktörler şunlardır:

1.Gıda ihtiyacı

İnsanlar tarafından tüketilen hayvansal proteinin toplam miktarının % 25i akvatik orijinlidir. Önümüzdeki ilk on beş yıl içinde dünyada ihtiyaç duyulan proteinin % 40ının akvatik hayvansal canlılardan temin edileceği tahmin edilmektedir.

Dünya nüfüsu, 6.5 milyar olup, yıllık artış oranı % 2 civarındadır. Bir insanın günlük ortalama protein ihtiyacı 65 gram olup, toplam nüfusun ihtiyacı 4.2X108 kg dır. Bu oran her günde , 2x 104 kg olarakta artacaktır. Ancak tarımsal üretimle elde edilen gıda bu ihtiyacı karşılayamaması durumunda, su ürünleri yetiştiriciliği alternatif bir gıda kaynağı olarak kullanılacaktır.

2. Doğal stokların azalması ve bu kaynakların korunması

Su ürünleri yetiştiriciliği yapılarak, avcılık sureti ile azalan doğal stoklar üzerindeki baskı azalacak ve olumsuz denge değişimi yaşanmayacaktır. Su ürünleri yetiştiriciliği, doğal kaynakların özellikle su ve toprağın korunmasına katkıda bulunur. Havuzlar, çevrelerindeki toprak nemini sağlayarak vejetasyon ve doğal yaşamı desteklemektedir. Gelecek on yıl içinde, Su ürünlerine talep artarken avcılıktan elde edilen ürün miktarında azalma olacak, sonuç olarak yetiştiricilikten elde edilen oran yükselecektir.

Avcılık yoluyla elde edilen balıkçılık üretimi maksimum verime yaklaşmakta, doğal stoklardaki azalma büyümektedir. Yetiştiricilikteki artış, doğal populasyonlar üzerindeki bu baskıyı azaltacaktır.

3. Tarıma elverişli olmayan arazilerin verimli kullanılması

En iyi tarımsal arazilerin üzerine yapılan havuzlar en yüksek doğal verimliliğe sahiptir. Halbuki, su ürünleri yetiştiriciliği açısından yüksek üretim tarımın diğer formları için uygun olmayan araziler üzerine yapılan havuzlarda mümkün olup, bu tür alanlar tercih edilmelidir. Ayrıca, bataklık alanlar yada yüksek tuzlu topraklar ile killi topraklar su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılabilmektedir.

4. Ekonomik değerinin yüksek olması

Çiftçiler genellikle diğer geleneksel tarımsal ürünlerden daha ziyade balık yetiştiriciliğinde daha fazla kar elde etmektedirler. Küçük ölçekli alanlarda yapılan yetiştiricilikte bile bütçeye önemli bir katkı sağlanmaktadır.
Değişik çalışmalarda, balık, tavuk, domuz ve büyük baş hayvanın üretim maliyetleri karşılaştırıldı. Balık çiftliği için başlangıç yapım maliyeti yüksek olmakla birlikte, havuz inşaasından sonra genellikle en karlı üretim balıktır.

Balık yetiştiriciliği, geleneksel diğer yetiştiricilik sistemlerine göre bazı avantajlara sahiptir. Çünkü onlar soğuk kanlı hayvanlardır. Balıklar, yedikleri besini proteine çevirmede daha etkilidirler. Sabit vücut sıcaklıklarını temin etmede enerji harcamaya ihtiyaç duymazlar.

Balık, eti en etkili ve verimli bir şekilde ete dönüştürebilmektedir. Yedikleri besinlerini ete çevirme oranları diğer çiftlik hayvanlarına göre daha yüksektir. Örneğin, büyükbaş hayvanda 8:1, domuzda 3:1, tavukta 2:1, karideste; 1.8-1.7:1, yayın balıklarında 2.0-1.5:1, Alabalıkta 1.2-1.1-1 .

5. Besinsel değerinin yüksek olması

İnsan tarafından tüketilen tüm hayvansal proteinin ¼ ünden daha fazlası akvatik orijinlidir. Su ürünleri iyi kalitede protein, A, K ve B vitaminleri ile kalsiyum ve fosfor bakımından zengindir. Protein ve mineral içeriğinin yüksek, enerji değerinin ise düşük olması su ürünlerine diyebetik bir özellik kazandırmaktadır.

Balık, insanlar için mükemmel bir gıda ve yüksek kalitede protein kaynağıdır. Büyüme çağındaki çocukların, hamile kadınların ve hasta insanların beslenmesinde oldukça önemlidir. Protein açısından tavuğa yakın diğer kırmızı etlerden daha yüksektir. Balığın yenilebilir kısmı diğer hayvanların yenilebilir kısmına yakındır. Tüm hayvanların yenilebilir kısmı % 49-52 dir.

Balıklar, hayvansal proteinin en sağlıklı bir kaynağı olup, kalsiyum, fosfor ve demir gibi minerallerce de zengindir. Balık eti, ortalama % 55-70 protein, % 2-15 yağ, % 10-12 mineral ve % 6-12 su içermektedir. Ortalama 100 gr balık etinde 15-20 gr protein vardır. Ayrıca, küçük miktarlarda demir, kalsiyum, fosfor ve A, D, B, K vitaminlerini de içermektedir. Balık karaciğerinden elde edilen yağlarda vitamin A nın çok önemli bir kaynağıdır.

Balık eti, kırmızı etlere göre, daha kaliteli, hazmı daha kolay, ve yağ oranı daha düşüktür. Aynı zaman da kandaki kolestrol seviyesini azaltıcı etkiye sahiptir. Balık etindeki yağ, kırmızı etlere göre daha fazla doymamış yağ asitlerini (?) içermektedir. Balık proteinlerinde bazıları insan için esansiyel olan 20 kadar amino asit bulunur.

Balıklarda bulunan omega-3 yağ asidi vücutta meydana gelen biyokimyasal ve fizyolojik bir çok olayda önemli rol oynamaktadır. Bu yağ asitleri, özellikle, kalp sağlığını iyileştirir, hipertansiyonu azaltır, kanseri önlemeye yardım eder ve depresyonu önlemektedir. Bu etki, omega-3 yağ asitlerinden EPA ( eikosapentaonik asit) ve DHA (dokosaheksaenoik) isimli iki önemli yağ asidi çeşidinden kaynaklanmaktadır. Bu yağ asitleri genelde balık yağlarında bulunmkatadır. Bunun için özellikle yağlı balıklar örneğin mackerel, alabalık, herring, sardines haftada en az iki kez sofra da bulundurulmalıdır.

6. Geleneksel Tarımın diğer dalları ile entegre edilebilmesi.

Su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan sular, row ürünlerin sulanması ve gübrelenmesi için kullanılır. Tarımsal atıklar ise havuzları gübreler ve balıklara yem olabilir. Özellikle tarımsal amaçlı kullanılan sulama kanalları su ürünleri yetiştiriciliği amacıyla mutlaka değerlendirilmelidir.

Su ürünlerinin tarımın diğer formları ile entegre bir şekilde sürdürülmesi, çiftlikte verimliliği artırır. Örneğin havuzlardaki sular kırsal alanlarda katalizör olarak hizmet edebilir. Polikültür yetiştiricilik, kısıtlı imkanları da birlikte kullanmaya teşvik eder.

7. İstihdama İmkan vermesi

Gelişmekte olan ülkelerde ve kırsal alanlarda ekonomik gelişmeyi teşvik ederek istihdama imkan sağlamaktadır.

KAYNAK: Su Ürünleri Yetiştirme İlkeleri Ders Kitabı, Yazarı: Doç. Dr. Mehmet KARATAŞ

Kaynak Web Site: suurunleri.org.tr