PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tarım İlaçları Reçetesiz Satılmamalı


Livadi
09.08.2010, 23:24
Tarım İlaçları Reçetesiz Satılmamalı

Alıntı*

Mevsim münasebeti ile tezgâhları dolduran çeşit çeşit meyve ve sebzelerin, bol miktarda tüketilmesinin gerekliliği ilgililerce hep söyleniliyor. İki gün önce bir ilimizin Ziraat odasına vardım. İçerisi ana baba günü. Genç bir bayan Ziraat mühendisimiz içerde üreticilere tarım ilaçları satıyor...


Beş dakika kadar hayretle izledim.Çiftçi ne istediğini bilmiyor. Üretici anlatıyor kızımız kafasına göre “ al şunu şu kadar at” diye ellerine tutuşturuyor.
Çoğu söyledikleri yanlış ve bir an önce başımdan gitsinler niteliğinde. Ne kızımız ne de çiftçimiz sattığı ve aldığının bir zehir olduğunun farkında değil. Geçenlerde bir dostum “Türkiye’de Hollanda da tüketilen tarım ilaçlarının 30 katı daha fazla ilaç kullanıyor, adeta su gibi ilaç atılıyor “demişti de “ abartıyorsun “ demiştim. Meğer ne kadar da haklıymış. Zirai Mücadele İlaçları, Tarımsal ürünleri, hastalık ve zararlılara karşı korumak için kullanılan zehir. Yani canlı bir varlığı öldürmek için kullanılan nesne. Son derece tehlikeli ve Zaralı olan tarım İlaçlarına ulaşmak ülkemizde çok basit. Öyle ki Her köşe başında bulunan Bakkal, marketlerde bile gıdalarla yan yana bulmak mümkün. Bu zehir bu kadar denetimsiz ve başıboş şekilde satılması ve kullanılması ne kadar doğru.Denetimsiz, ölçüsüz olarak gereğinden fazla atılan bu zehirler bol bol tüketin denilen meyve ve sebzelerle sofralarımıza geliyor.

Tarım ilaçları bayilerden reçetesiz alınabiliyor. Kullanımı tamamen üreticinin inisiyatifinde. Üretici bilinçli ise sorun pek yok gibi. Aksinde ise olay korkunç. İl –İlçe Tarım Müdürlükleri ve üretici birliklerinde, kalıntı ölçer cihazlar yok. Tarladan toplanıldığı gibi tüketicinin sofrasına.

Sebzeler bir taraftan meyveleri toplanırken bir taraftan da yeni çiçekler acıyor. Yani Meyve ağacı gibi senede bir kez ayni anda çiçeklenme dönemi yok.İki üç ay boyunca bir taraftan sebzeler toplanırken bir taraftan da çiçeklenmeye devam eder.Sebzede görülen zararlı ve hastalıklara karşı atılan tarım ilaçları olgun sebzelerin üstüne çiçeklerinde içine atılmış oluyor. Çiçeklerin kapanması ile ilaçlar olduğu gibi sebzelerin yani domates, salatalık, kabak vb gibi sebzelerin içersinde kalarak doğrudan doğruya saframıza geliyor. Dış kısmını ne kadar yıkarsanız yıkayın nafile.

Kamuoyunda insanlarımızı hormon hikâyeleri ile uyutanlar asıl tehlikenin nerde ve ne boyutlarda olduğunu bilerek göz ardı ediyor. Bilerek diyorum çünkü bu ilaç firmalarının vermiş olduğu reklâm ve sus payları günlük gazete ve dergiler de çarşaf çarşaf reklam vererek çuval dolusu para ödenmesinden belli. Hükümetler her konuda onlarca gerekli gereksiz kanunlar çıkarırken, ne hikmettir bilinmez Tarım İlaçlarının satışını reçete ile satışı konusuna bir türlü el atamıyor.1980 ni yıllarında Üniversitede öğrenci iken tartışılan bu konu bunca yıl gemcesine rağmen çözülmüş değil. En son çıkarılan Tarım ilaçlarının satışı ile ilgili bailik kanunu bile hiçbir işe yaramadı.

Tarım ilaçlarının içeriğini tam bilmeyen tüketicilerimiz meyve ve sebzelerin dış kısmını çok yıkamakla bu tehlikeden korunacağını zannediyor. Oysa bilinçsiz kullanılan ilaçlama meyve –sebze çiçeklenme döneminde atılması ile ilaç içersinde buluna ağır metaller ile, zehir de çiçeklerin kapanmasıyla birlikte meyve içersinde kalıyor. Ölçüsüz ve bilinçsiz kullanılan Tarım İlaçları sadece meyve-sebze ile evlerimize girmiyor. Aynı zamanda toprak içersinde süzülerek içme suyumuza da karışıyor.Asıl Tarım ilaçlarının öldürücü etkisi insan bünyesinde atılmadan kalarak birikinti oluşturup inanlarda Kronik zehirlenme denen olayı gerçekleştirmesidir ki en korkunç olanı da bu dur.Binlerce insanımız her yıl bu yolla ölmektedir. Malumunuz iki türlü zehirleme vardır. Birincisi Akut zehirlenme, alındığı an hemen etkisini gösteriri ve belirtileri ile birlikte ilk müdahale yapılırsa kurtulabilir. Eğer meyve sebze üzerinde aşırı derecede ilaç kalır ve tüketici iyi yıkamadan yerse bu tür zehirlenme olabilir. İkincisi ve daha korkunç olan kronik zehirlemedir. İnsanlar bu zehiri azar azar alır.Vücut bu zehiri atmaz ve vücudumuzda birikir.Bir noktaya gelir ki tıpkı damla damla su ile dolan bardağın ,son tek bir damla ile taşması gibi. Zehir ile dolan ve gayet sağlıklı görüne insan aniden ölmüş olur. Hiçbir zehirlenme belirtisi göstermeyen ölen insana, Doktor kalp krizi der.

DNA testi yapılsa ölüm nedeninin zehirlenme olduğu anlaşılacak. Çevremizde yüzlerce ölen insan var bu şekilde. Devlet,bir taraftan vatandaşın sağlığını korumak için başka birilerine ilaç parası olarak milyarları veriyor, diğer taraftan vatandaşın zehirlenmelerine sebep olan,tarımsal ilaçlara para veriyor.Sanki tavşana kaç,tazıya tut hikayesi.
Asıl garip olan ise yaklaşık 50 bin ziraat mühendisi işsiz gezen bir ülkede, ilçe tarım müdürlüklerinde üreticiyi aydınlatacak teknik eleman bulunmaması. Dün Kırklareli’nin bir ilçesinde bir ziraat mühendisi ile konuştum. İlçede yalnızım, günümün yarısı İl Tarım Müdürlüğünün yazılarına fakslarına cevap vermekle, diğer yarı günümde Kaymakamlıktaki toplantılara gitmekle geciyor. Vatandaşa hiç sıra gelmiyor ki diyor.

Bir teknik eleman olarak herkesin bol bol tüketin dediği meyve ve sebzelere korkarak el uzatıyorum

Korkmaz MERT
Ziraat Mühendisi