PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Baraj Havzalarında Organik Tarım


Livadi
09.08.2010, 12:55
Baraj havzalarında organik (ekolojik) tarım



İçme, kullanma suyu temin eden baraj havzalarında organik tarımsal üretim yapılabilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretimi Geliştirme Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokol ile 38 su havzasının organik tarıma açılması kararlaştırıldı. Protokol ile organik tarımın ülke genelinde yaygınlaştırılması ve tarımsal üretimden kaynaklanan toprak ve su kaynakları kirliliğinin önlenmesini amaçlanıyor.

ORGANİK (ekolojik/biyolojik) tarım, yöntemiyle toprağı, havayı, suyu koruyarak ona zarar vermeden sürdürülebilir üretimi sağlamak, biyoçeşitliliği korumak, kontrollü ve sertifikalı üretim metodu ile tüketiciye sağlıklı ürünler sunmak mümkün. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeşil devrimin ardından yaklaşık son 50 yılda tarımsal üretimde yoğun girdi kullanıldı, kimyasal gübrelerin kullanımı desteklendi, marjinal alanlar tarıma açıldı, bunların sonucunda doğal denge bozuldu, erozyon, çölleşme, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitliliğin azalması gibi sorunlar artmıştı. Bugün küresel sera gazları emisyonlarının yaklaşık yüzde 50’si tarımsal faaliyetlerden kaynaklıyor. Sera gazı emisyonlarının artması iklim değişikliğine neden olmaktadır, tarımın doğa koşullarına bağlı bir üretim olmasından dolayı iklim değişikliklerinden en fazla olumsuz etkiyi yaşayacak sektör de tarımdır. Bunun yanında hammaddesini tarımdan sağlayan sektörlerin de bu değişimden zarar görmesi kaçınılmazdır. Sentetik girdilerin kullanılmasıyla yapılan tarımsal faaliyetler tüm kuş türlerinin yüzde 70’ini, tüm bitki türlerinin de yüzde 49’unu etkiliyor.

Dünyamızda önemli bir sorun olan çölleşmenin nedenleri arasında; erozyon, tarımda mekanizasyon, orman alanlarının alzalması, fazla otlatma ve tarımda kimyasal girdilerin bilinçsiz kullanımından kaynaklanıyor.

Yoğun girdili tarımda kullanılan pestisitlerin ve hormonların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri tartışılıyor. Havadaki bir birim pestisit insana ulaşıncaya kadar yaklaşık 1 milyon birime ulaşıyor. Yağ dokusunda biriken pesitisit kalıntıları kanser, kan dolaşımı sorunları, nörolojik bozukluklar da dahil olmak üzere bir çok hasatlığa sebep oluyor.

Organik gıda için FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) / WHO (Uluslar arası Sağlık Örgütü) organik tarımı; “biyolojik çeşitlilik, biyolojik döngüler ve toprağın biyolojik etkinliği dahil olmak üzere, agro-ekosistemi teşvik eden ve zenginleştiren bir üretim yöntemi” olarak tanımlıyor. Organik tarım yöntemiyle birbirine bağlı olarak, toprak-yaşam, bitki-hayvan ve insan topluluklarının sağlığını ve üretkenliğini optimize etmeyi amaçlıyor. Bu bağlamda, organik tarımın çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri ve ekonomiye sağladığı katkının bilinci ile ülke genelinde yürütülen organik tarımın geliştirilmesi çalışmalarına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Tarımsal Üretimi Geliştirme Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokol ile bir yenisi daha eklendi. İçme, kullanma suyu temin eden baraj havzalarında organik tarımsal üretim yapılabilmesi için imzalanan bu protokol ile organik tarımın ülke genelinde yaygınlaştırılması ve tarımsal üretimden kaynaklanan toprak ve su kaynakları kirliliğinin önlenmesi amaçlanıyor.

Türkiye’de organik tarım için en uygun olan 38 su havzasından organik tarım yapılması ve buraların organik tarıma açılması yönünde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yapılan protokolün ilk aşaması olarak altı ilde baraj havzalarındaki koruma alanlarında organik tarım yapılmasına yönelik çalışmalara başladı. Böylece bir taraftan su havzalarında toprağı, havayı, suyu korumak mümkün olacak, bu havzalarda tarımsal faaliyetler organik tarım yöntemiyle devam edecek, üretici geliri artacak, ekonomiye katkı sağlanacak, aynı zamanda da tüketiciye sağlıklı ürünler sunulmuş olacak.

Proje ile ilk aşamada Ankara, Çanakkale, Gümüşhane, Kütahya, İzmir, Konya illerinde seçilen baraj havzalarında organik tarım yapmak isteyen çiftçi sayısı, üretim alanı ve ürün deseninin belirlenmesi çalışmalarına başlandı.

İzmir-Tahtalı, Konya-Altınapa ve Ankara-Kurtboğazı baraj havzalarında yapılan çalışmalarda organik tarım yapılacak alanlar ve organik tarım yapmaya istekli çiftçiler belirlendi ve eğitim çalışmaları yapıldı. Diğer üç ilde ise arazi çalışmaları hazırlanan çalışma takvimi doğrultusunda Nisan 2004 sonuna kadar bitirilecek.

İçme, kullanma suyu havzalarında dört farklı koruma alanı bulunuyor.

Mutlak koruma alanları, Kısa mesafeli koruma alanları, Orta mesafeli koruma alanları, Uzun mesafeli koruma alanları

Mutlak koruma alanları tanımı; içme, kullanma suyu rezervuarlarının meksimum su seviyelerinden itibaren 300 metre genişlikteki alanlar için kullanılıyor. Bu alan içersinde bulunan taşınmazlar kamulaştırılmakta ve bu alan içerisinde yapılaşmaya izin verilmiyor. Ancak çevre düzeni plan ve amenajman planına uyularak bu alan içerisinde gölden yararlanma, piknik, yüzme, balık tutuma ve avlanma ihtiyaçları için cepler teşkil edilebiliyor.

Kısa mesafeli koruma alanı; mutlak koruma alanı olan 300 metre ile 1 km. arasındaki alanı içerisine alıyor. Bu alan içinde turizm, iskan, sanayi yerleşmeleri, çöp, moloz birikintileri, harfiyat ve su yakıt depolarına izin verilmiyor.

Bu alanın rekreasyon amacı ile kullanılmasına yönelik kamu yararlı günübirlik turizm ihtiyacına cevap verecek, sökülüp takılabilir elemanlardan oluşan geçici yapı niteliğindeki tek katlı yapılara ilgili makamın onayı ile izin verilebilmektedir. Suni gübre ve insektisit kullanmama şartı ile belirli bölgelerde tarıma izin verilmiyor. Bunun yanında erozyonu artırma ihtimali olan hiçbir işleme izin verilmiyor aynı zamanda bu alanlar organik tarımın yapılabileceği alanlar.

Orta mesafeli koruma alanları ise, kısa mesafe sınırından itibaren yatay olarak 1 km. lik alanı ifade ediyor. Bu alan içerisinde hiçbir sanayi ve toplu konut yerleşimine izin verilmemektedir. Bu alan içerisinde maden ve taş ocağı açılmasına, işletilmesine, çöp dökülmesine, çöp imhasına izin verilmiyor. Bu alanlarda suni gübre ve tarım ilacı kullanılmadan tarım yapılmasına izin verilmiyor. Uzun mesafeli koruma alanları; maksimum su kotundan itibaren 2 km. den sonraki alanlar olup bu alan içme, kullanma su kaynağının tüm drenaj alanını içine alıyor. Bu alanın korunması için ilgili kuruluşlarca çevreyi kirletici sanayi kuruluşlarına izin verilmiyor.

Protokol gereği DSİ Genel Müdürlüğü; organik tarım yapılmasına uygun olan alanları belirleyerek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bildirmesi ve su, toprak kaynakları ile ilgili gerekli verileri temin etme, bu alanlarla ilgili topoğrafik haritaları temin etme, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre depolama tesislerine ait koruma alanlarının sınırlarını belirleme, gerektiği durumlarda arazi ve büro çalışmalarında işbirliği, demonstrasyon çalışmalarına katkı gibi görevleri bulunuyor.

İçme, kullanma amaçlı havzalarda kısa ve orta mesafeli alanlarda halen suni gübre ve tarım ilacı kullanmadan tarım yapılmasına izin veriliyor. Bu alanlarda Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşlarının denetiminde ve Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik çerçevesinde üretim yapılması öngörülüyor.

Protokol gereği Tarım ve Köyişleri Bakanlığı; belirlenen alanlardaki çiftçilere yönelik, organik tarım konusunda, organizasyon, yayım, eğitim hizmetleri, organik tarım ile ilgili uzman yetiştirilmesi, organik tarımla ilgili örnekleme çalışmalarının yanısıra, üretici, yatırımcı, kontrol ve sertifikasyon kuruluşları arasında işbirliğini sağlayacak ve organik tarım ile ilgili denetim faaliyetlerini yürütecekler.

Bu protokol çerçevesinde yürütülecek çalışmalarla, organik tarımın baraj havzalarındaki yörelerde gelişmesinin sağlanması, tarımsal üretim sistemimiz içinde karşımıza çıkan sürdürülebilirlik sorununa çözüm bulunması, hem üreticinin hem tüketicinin memnun oalacağı bir üretim sistemi hedefleniyor. Böylece farklı Bakanlıklar, kurumlar, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği organik tarımın gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.