PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Dünyada ve Türkiyede Organik Ürün Ticareti


organik memo
30.05.2010, 21:52
DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIMSAL ÜRÜN TİCARETİ
VE TÜKETİCİ REAKSİYONLARI


İÇİNDEKİLER

1. GİRİŞ
2. DÜNYA'DA VE TÜRKİYE'DE ORGANİK TARIMSAL
ÜRÜNLERİN ÜRETİMİ
2.1. Dünya'da Organik Ürün Üretimi
2.2. Türkiye'de Organik Tarımsal Üretim
3. DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIMSAL
ÜRÜN TİCARETİ
4. TÜRKİYE'DE ORGANİK ÜRÜN İÇ PAZARININ YAPISI
VE GELİŞTİRME İMKÂNLARI
5. ORGANİK TARIMSAL ÜRÜNLERE YÖNELİK TÜKETİCİ
REAKSİYONLARI
6. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
YARARLANILAN KAYNAKLAR
EKLER (EK–1)

1. GİRİŞ

Organik tarım (ekolojik tarım, biyolojik tarım) Dünya’da özellikle 1970’li yıllarda başlayan ve 1990’lı yılların ortalarına kadar etkisini sürdüren yoğun tarımsal girdi kullanımının yarattığı çevre ve sağlık sorunlarının giderilmesinde önemli bir alternatif üretim şekli olarak tanımlanabilmektedir. Diğer yandan, organik tarım sadece bir gıda üretim kaynağı olmayıp, aynı zamanda sürdürülebilir bir kalkınmanın, eko-turizmin, tarımın sürdürülebilirliğinin, biyolojik çeşitliliğin korunmasının, erozyon, çölleşme ve iklim değişikliğine neden olan faktörlerin etkisinin giderilmesinin de başlıca dayanağı ve ülkemizin tarımsal üretim yönünden dezavantajlı bölgelerinin, gözden hiç de uzak tutulmaması gereken bir tarımsal üretim modelidir.

Özellikle II. Dünya savaşı sonrasında ucuz ve bol miktarda gıda üretmek amacıyla tarımsal faaliyetlerde yoğun girdi kullanılması, dolayısıyla kullanılan bu girdilerdeki insan ve çevre sağlığını tehdit edici unsurların (pestisitler, kimyasal gübreler vs.) kullanımının yaygınlaşması ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Zaman içerisinde yoğun girdi kullanımının olumsuz etkileri tartışılmaya başlamış ve bu etkilerin boyutları bilimsel çalışmalarla da ortaya konulmuştur. Daha sonra özellikle gelişmiş ülkelerde toplum bilincinin insan ve çevre sağlığına yoğunlaşması, bu konuda bazı uluslar arası kuruluşların teşekkül etmesi (Uluslar arası Organik Tarım Hareketleri federasyonu- IFOAM) ekstansif tarıma yönelinmesi sürecini başlatmış ve hızlandırmıştır.

Ülkemizde organik tarımın gelişimi ise, Avrupa ülkelerinden gelen talepler dolayısıyla başlamıştır. 1984-1985 yıllarında ilk olarak kuru üzüm ve kuru incir organik olarak üretilerek Avrupa ülkelerine ihraç edilmiştir. Gerek miktar gerekse tür açısından dış ülkelerden gelen talep ülkemizin organik üretim deseninde belirleyici rol oynamıştır.


2. DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIMSAL ÜRÜNLERİN ÜRETİMİ
2.1. Dünya’da Organik Tarımsal Ürün Üretimi
Tüm dünyada hızla artan organik tarımda genellikle ülkelerin geleneksel ürünleri örneğin Hindistan'da çay, Danimarka'da süt ve süt ürünleri, Arjantin'de et ve et ürünleri, orta Amerika ve Afrika ülkelerinde muz, Tunus'ta hurma, zeytin yağı, Türkiye'de kurutulmuş ve sert kabuklu meyveler ekolojik olarak üretilen ilk ürünlerdir. Mevcut bilgi ve yüksek adaptasyon ekolojik tarıma daha kolay geçişi sağlamaktadır. Gelişen teknoloji ve iletişim imkanları organik tarımın daha fazla üretici ve tüketici kitlesi tarafından tanınmasını ve dolayısıyla yaygınlaşmasını mümkün kılmaktadır (EK-1.).
Günümüzde, Dünya’da 130’dan fazla ülkede organik tarım yapılmaktadır. Bu ülkelerden 90’ı gelişmekte olan ülkeler, 15’i ise az gelişmiş ülkelerdir.
Dünya’da organik tarım alanlarının genişliği 16 milyon ha civarındadır. Okyanusya ülkeleri dünya üzerinde organik tarım alanı bakımından önemli paya sahiptir (7,6 milyon ha). AB ülkeleri ise 3,8 milyon ha ile organik tarım yapılan alan bakımından ikinci önemli ülke grubunu oluşturmaktadır (Güney Amerika 3,2 milyon ha, Kuzey Amerika 1,1 milyon ha, Asya 0,05 milyon ha). Organik tarım yapılan alanlar Avrupa ülkelerindeki toplam tarım alanlarının %2-3’ü dolayındadır.
Geçtiğimiz yıllar itibariyle, Batı Avrupa ülkelerinde organik gıda üretimi hızla artmaktadır. Aşağıdaki tablo’da 1993-2000 yılları arasında AB ülkelerinde ve AB’ne aday bazı ülkelerde organik tarım alanlarının gelişimi gösterilmektedir.

Organik tarım alanlarının artmasıyla birlikte AB’de organik üretim de hızla artmaya başlamıştır. AB ülkelerinin organik üretimine bakıldığında çarpıcı rakamlar ortaya çıkmaktadır
AB ülkelerinde ekolojik tarım yapan işletme sayısının 120.000’den fazla olduğu bildirilmektedir. AB ülkelerinde organik gıda üretimi hızla yaygınlaşmaktadır (ortalama %25-30 büyüme/yıl).
Dünya’da organik tarım ticaretinin parasal boyutu da hızla büyümekte olup, organik gıda satışlarının günümüz rakamı olan 25 milyar ABD dolarından 10 yıl içerisinde 100 milyar ABD doları seviyelerine çıkması tahmin edilmektedir.
2.2. Türkiye’de Organik Tarımsal Üretim
2001 yılı verilerine göre, Türkiye'de 100'e yakın ürün organik olarak üretilmektedir. Türkiye'de organik üretim yapan 15 bini aşkın işletme mevcut olup, yaklaşık 60-70 bin hektar alanda organik üretim gerçekleştirilmektedir.
2002 yılında ise yaklaşık 70.000 hektar alanda 295.000 ton organik ürün üretildiği tahmin edilmektedir.

Ülkemizde sözleşmeli üretim sistemi ile başlayan organik tarım ürünlerinin üretimi, konvansiyonel ürünlerde olduğu gibi, talep artırma çabalarının yoğunluk kazanması sonucu bağımsız projelerle gerçekleştirilen üretim şekliyle de desteklenmeye başlamıştır.

Ülkemizde organik üretimin ürün grupları itibariyle dağılımı incelendiğinde; üretimin %61’ini kuru meyveler, %21’ini tarla bitkileri, %5’ini üzümsü meyveler, %2’sini sebzeler, %2’sini yaş meyveler ve %2’sini tıbbi ve baharatlı bitkiler oluşturmaktadır.

Türkiye'nin ürettiği organik ürünlerin neredeyse tamamı ihraç edilmektedir. Alıcı ülkelerin talepleri ihraç edilen organik ürünlerin çeşidinde belirleyici olmaktadır.
Türkiye'de organik üretim toplam tarımsal üretimde henüz %1 seviyelerinde bir paya sahip bulunmaktadır. Ancak dünyada ve özellikle Avrupa'da yaygınlaşan organik ürün tüketimindeki artıştan ülkemiz iyi bir pazar payı elde edebilme fırsatına sahiptir. Ülkemizde halihazırda organik ürünlere her hangi bir teşvik mekanizması bulunmamaktadır. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde ise ekolojik ürünler için özel teşvikler sağlanmakta, bu ise ülkemizin diğer ülkelerle rekabet edebilme şansını zora sokmaktadır.

Son zamanlarda süt ürünleri, et ve et ürünleri, hazır yemekler dahil olmak üzere işlenmiş diğer gıdalar, bebek mamaları, çikolata gibi ürünler önem kazanmakla birlikte Batı Avrupa pazarında organik yaş meyve- sebze sektörü hala büyük bir paya sahiptir. Bu bağlamda konvansiyonel yaş meyve ve sebze sektörünün yanısıra organik yaş meyve-sebze sektörü açısından da önemli potansiyele sahip olan ülkemizde, bu potansiyelin değerlendirebilmesi için Avrupa Birliği ülkelerinde yaşanan gelişmelerin ve düzenlemelerin dikkatle izlemesinde fayda görülmektedir.


Organik ürünler üretiminin alt yapısını bu düzenlemelerde yer alan esaslara göre oluşturmayan ülkeler AB ülkelerine organik ürünler ihraç edememektedirler. Ülkemizde dış pazarlarda talep edilen çeşitlerin, talep edilen miktarlarda üretilmesiyle pazarlanması konularında Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yayımlanan yönetmeliklerle Avrupa Birliğindeki düzenlemelere uyum sağlanmıştır. Özel bir takım düzenlemeler gerektiren organik ürünler üretimi ve ticaretinin denetimi, uluslararası bazda kabul görmüş ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yetkilendirilmiş kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarınca gerçekleştirilmektedir.

3. DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIMSAL ÜRÜN
TİCARETİ

2000 yılı itibariyle, organik gıda satışları Amerika’da 8 milyar $, Japonya’da 2.5 milyar $, Kanada’da 825 milyon $ ve Avustralya’da 150 milyon $ gibi önemli rakamlara ulaşmıştır. ABD’de yapılan bir araştırmada, bu ülkede 2001 yılında organik gıda satışlarının 2001 yılında 9 milyar $’ın üzerinde, 2002 yılında 11 milyar $ olduğu, 2005 yılı itibariyle bu rakamın 20 milyar $’a çıkacağı tahmin edilmektedir.

Günümüzde dünya organik ürün pazarı içerisinde Batı Avrupa ülkeleri en büyük payı almaktadır. Bu dönem içinde kaydedilen söz konusu ülkelerde perakende organik gıda satışları 9.6 milyar $’dır.

Ülkemizde yapılan organik tarımsal ürün ihracatı hızlı bir gelişme göstermektedir. 1998 yılında toplam organik tarımsal ürün ihracat değeri yaklaşık 18 milyon ABD doları iken, bu rakam 2002 yılında 28 milyon ABD dolarına yaklaşmıştır (Yeni Zelanda’nı yıllık organik tarımsal ürün ihracatı yaklaşık 60 milyon ABD dolarıdır). İhracat edilen ürünler dikkate alındığında; geleneksel ihraç ürünlerimizin organik ürün ihracatımızda da önemli ihracat miktar ve değerlerine sahip olduğu görülebilmektedir

Organik ürün ihracatı yaptığımız ülkeler arasında AB ülkeleri önemli bir yere sahiptir. Özellikle Almanya, İngiltere, İsviçre, Avusturya, Hollanda Fransa ve Danimarka organik tarım ürün ihracatımızda başlıca alıcı ülkelerdir. ABD, Kanada, Avustralya ve Japonya da potansiyel pazarı oluşturan diğer ülkelerdir.İhracat rakamlarına baktığımızda yapılan ihracatın yüzde 61'i Almanya'ya yüzde 15'i ABD'ye gerçekleştirilmektedir.

Türkiye'nin tarım ürünleri ihracatındaki en büyük pazarı konumunda olan AB, tarım ürünleri ithalatını tarife dışı engellerle engellemeye çalışmakta ise de, organik ürünlere yönelik olarak yoğun bir engelleme mekanizmasının olmadığı söylenebilmektedir. Organik tarım sektöründe faaliyet gösteren kuruluşlarla yapılan görüşmelerde organik ürünlerin katma değer sağlamasında da önemli bir artısı söz konusu olduğu ve Türkiye'de üretilen organik ürünleri ham olarak ihraç etmek yerine işlenmiş olarak ihraç edilmesi durumunda bugünkü döviz girdisini bir kaç kat artırma olanağı yaratılabileceği vurgulanmaktadır.

Ülkemizde başlangıçta 8 tarımsal ürün organik olarak üretilirken, 1999 yılında bu rakam 92’ye, günümüzde ise 95-100’e ulaşmıştır. Ancak, tüketici talepleri doğrultusunda işlenmiş organik ürün sayısı hızla artmakta ve bu rakamın 140-145 ürün kalemi civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Ülkemizin ihracat yaptığı diğer organik ürünler arasında;
• Anason, rezene, kişniş, kimyon tohumları,
• Bademler,
• Buğday ve mahlut,
• Bulgur ve irmik,
• Cevizler,
• Çam fıstığı,
• Konserveler,
• Fasulye,
• Kesme çiçek,
• Reçel, jöle, marmelat,
• Baharatlar,
• Tabii bal,
• Salamura zeytin,
• Dondurulmuş meyve ve sebzeler,
• Çeşitli meyve suları,
• Diğer ürünler
yer almaktadır.

4. TÜRKİYE'DE ORGANİK ÜRÜN İÇ PAZARININ YAPISI VE GELİŞTİRME İMKANLARI

Ülkemizde büyük bir potansiyeli olan organik tarımın daha fazla gelişmesi ve yaygınlaşması için iç piyasanın göz ardı edilmemesi gerektiği ortadadır. 5. Bölümde bahsedilecek olan iç piyasaya yönelik olarak yapılan bazı araştırma sonuçlarına göre, Türk tüketici eğilimlerinin önemli bir iç piyasa potansiyelinin var olduğuna işaret ettiği ortaya çıkmaktadır.

Başlangıçta dış talebe yönelik olarak yapılan organik tarımsal üretimin zaman içerisinde önemli aşama kaydettiği bilinmektedir. Ancak, ülkemizde halihazırda organik ürünlere yönelik kayda değer bir iç piyasa mekanizması bulunmamaktadır. Bu olumsuzluğun nedenleri araştırıldığında; gelir düzeyi, eksik veya yanlış bilgi, aşırı pahalı ürün fiyatları, tüketici bilinci, pazarlama alt yapısındaki eksiklikler gibi olumsuzluklar karşımıza çıkmaktadır. Bu ise, organik ürünlerin tüketiminin geniş kitlelere ulaşmasını engellemektedir. Halbuki organik ürün ihracatımızda rakip olarak nitelendirilebilecek ülkelerde, örneğin; Arjantin’de organik üretimin yaklaşık %15’i, İtalya’da yaklaşık %57’si iç piyasada tüketilmektedir.

İhracatta karşılaşılan sorunlar ve rakip ülkelerin bazı önemlerde avantajlı duruma gelmeleri ve ülkemizde organik ürünlere yönelik potansiyel talep iç pazarın gelişimi için başlıca nedenler olarak sıralanabilmektedir. Ancak, bugüne kadar istenilen seviyede bir iç pazarın oluşmamasında talep eksikliğinin rolü büyük olmaktadır. Aslında 5. Bölümde bahsedilen yurt içi talebe yönelik bazı çalışmalarda ülkemizde önemli bir organik ürün iç pazar potansiyelinin var olduğundan söz edilebilmektedir.

İç pazardaki mevcut potansiyeli değerlendirilebilmesi için tanıtım ve bilinçlendirme çalışmaları mutlak öneme sahiptir. Çünkü yapılan araştırma çalışmalarında, gelir düzeyi yüksek ve orta yaş grubu tüketicilerin talep yaratmada önemli bir potansiyel olduğu vurgulanmaktadır.

Organik üretimin iç piyasada değerlendirilebilmesi için satış aşamasında en önemli rolü süper/hiper marketlerin oynayacağı tahmin edilmektedir. Ancak, söz konusu marketlerin organik ürünler için ayrı bir stand tahsis etmesi konusunda maddi bakımdan sorunlar bulunduğu bildirilmektedir.

Sebze-meyve pazarları da organik ürün satışının yapılabileceği önemli yerler olarak görülmektedir. Yapılan araştırma çalışmalarında, ülkemizdeki tüketicilerin yaklaşık %80’inin meyve ve sebze alışverişlerini pazarlardan yaptıkları görülmektedir. Yine yapılan araştırmalarda, tüketicilerin %55’i organik ürünleri satın almak istedikleri yer olarak sebze-meyve pazarlarını tercih edeceklerini bildirmişlerdir.

Organik ürünlerin iç piyasada satılabileceği bir diğer satış yeri ise organik ürün satış dükkanlarıdır. Ülkemizde büyük şehirlerde tüketicilerin organik ürünleri temin edebilecekleri bu tür satış yerleri az sayıda mevcuttur. Halbuki, AB ülkelerinde tüketicilerin önemli bir kısmı organik ürünleri satın alırken bu tür dükkanları tercih etmektedir. Örneğin; İtalya’da tüketicilerin %39’u, Almanya’da %38’i, Fransa’da %28’i organik ürün alışverişlerini organik ürün dükkanlarından almaktadır. Genellikle bu işyerleri ile yapılan ikili görüşmelerde; işyeri sahipleri kiraların yüksek olmasından, ürün çeşitliliğinin azlığından ve tanıtım kampanyaları eksikliğinden dolayı yeterli satış yapamadıklarından, ürünlerin raf ömrünün konvansiyonel ürünlere göre daha kısa olduğu için daha fazla risk aldıklarından yakınmaktadır.

Sonuçta; iç piyasada istikrarlı, yaygın ve işlevsel bir pazar mekanizmasının geliştirilebilmesi için, ülke genelinde organik üretim ile ilgili kurum ve kuruluşların bir araya gelerek yukarıda bahsedilen sorunların çözümü yönünde çalışmalar yapması gerekmektedir

5. ORGANİK TARIMSAL ÜRÜNLERE YÖNELİK TÜKETİCİ
REAKSİYONLARI

Dünya’da son 8-10 yılda organik tarım yapılan alanlarda 5 kat artış gözlenmiştir. Ancak dünya genelinde, organik üretim alanı ve organik tarım yapan işletme sayısı dışında, özellikle üretim, tüketim, ithalat ve ihracat konularında sağlıklı istatistik bilgi bulmakta zorluk çekilmektedir. Söz konusu bu bilgiler bulunamadığı için, üreticiler, işleyiciler veya tüccarlar pazardaki talep açıklarını veya fazla ürün arzını belirlemede güçlük çekmektedir.

Özellikle tarım sektöründe, üreticiler tüketici tercihlerini karşılamada zorluk çekmektedirler. Bu zorluk tarımın hava koşulları, uzun üretim dönemi, fiyat belirsizlikleri gibi kendi yapısal özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Ancak organik üretim yapan çiftçiler için bu durum biraz daha zordur denilebilmektedir. Ayrıca daha önce de bahsedildiği gibi güvenilir istatistik bilginin olmaması da tüketici tercihlerini tahmin etmede güçlükleri de beraberinde getirmektedir.

Avrupa Birliği (AB) Ülkelerinde Organik Tarımsal Ürün Tüketimi;

2000 yılı verilerine göre AB ülkelerinde, 923.211 ton tahıl, 269.835 ton patates, 534.907 ton sebze, 354.055 ton meyve 606.000 ton organik olarak tüketilmiştir. Aynı yıl verilerine göre AB ülkelerinde, 986.566 ton süt, 45.866 ton sığır eti, 5.032 ton koyun-keçi eti, 28.533 ton domuz eti, 10.908 ton kümes hayvanları eti, 920 milyon adet yumurta organik olarak tüketilmiştir.

AB ülkelerinde toplam gıda tüketimi içinde organik gıda tüketiminin payına bakıldığında çarpıcı rakamlar karşımıza çıkmaktadır.

Organik ürün pazarlamasında en önemli unsurlardan biri de ürünün satış yeri olmaktadır. AB ülkelerinde organik ürünlerin satış yerleri itibariyle dağılımı incelendiğinde; süper ve hiper marketlerin önemli rol oynadıkları görülmektedir.

Organik Ürünlerde Fiyat Oluşumu;

Tarım sektörünün kendine has özellikleri tarımsal ürün fiyatlarının oluşumunda büyük rol oynamaktadır. Öncelikle, tarımsal üretim büyük oranda doğal koşulların etkisi altındadır. Organik tarımsal ürünlerde ise bu etki daha fazla olmaktadır. Bunun en önemli nedeni, organik üretim yapan çiftçinin kimyasal ve sentetik girdi kullanamaması nedeniyle hastalık ve zararlılara karşı çözüm bulmada (en azından çok kısa sürede) zorluk çekmesidir. Ayrıca, organik üretimde birim alandan alınan verim konvansiyonel üretime göre nispeten düşük olmaktadır. Ancak organik üretime başlanmasından itibaren birkaç üretim dönemi sonrasında verim artışı sağlandığı bildirilmektedir. Ayrıca, üretici organik üretim faaliyeti için daha fazla zaman ayırmaktadır.

Geçiş döneminde elde edilen ürünler büyük masraflarla elde edilmelerine rağmen organik olarak nitelendirilmemektedir. Geçiş döneminde yapılan tüm masraflar, projenin büyüklüğüne bağlı olarak ürün fiyatı üzerinde %3-7 oranında bir etkiye sahip bulunmaktadır.

Kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından üretimin her aşamasında denetlenmesinin üretim maliyetine etkisi ise %1-5 civarındadır. Ayrıca, organik ürünlerin depolanma maliyeti de konvansiyonel ürünlere göre daha yüksektir.

Sonuç olarak tüm bunlar için üreticiye bir üretim primi ödenmesi gerekmektedir (konvansiyonel ürün ile organik ürün arasındaki üretici fiyatı farkı). Genel olarak; çiftçilere ödenen organik üretim primi kilogram başına ürün fiyatının %5-25’i arasında değişmektedir.

Diğer yandan, organik ürün üretimine başlayan üretici konvansiyonel üretim yapan üreticiye göre daha fazla risk almış bulunmaktadır. Çünkü halihazırda ülkemizde yapılan organik üretimde üreticiler özellikle en uygun bitki besin elementlerinin kullanılması hususunda arayış içerisindedir. Organik tarımda yaygın olarak kullanılan kompost en önemli bitki besin maddesi olduğu halde; farklı bölgelere göre farklı bileşimlerle önerilecek olan kompostların besin değerlerinin belirlenmesine yönelik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durumda, söz konusu bu ve benzeri çalışmaların eksikliği çiftçilerin organik üretim yapmakla aldığı riski artırmaktadır.

Organik üretim yapan üreticinin en az konvansiyonel üründen elde ettiği kazancı elde etmesi gerekmektedir. Bunun sağlanması iki şekilde olabilir;
en az konvansiyonel üretime eşit seviyede bir verim sağlamak koşuluyla,
organik üretime geçildiğinde verim azalıyorsa (aynı zamanda birim üretim maliyeti de azalıyor olabilir), ürününü daha yüksek fiyattan satmak koşulu ile. (Örneğin AB ülkelerinde üreticinin eline geçen organik ürün fiyatları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte konvansiyonel ürünlere göre oldukça pahalıdır (AB ülkelerinde süt ortalama %22, koyun eti %43, domuz %69, kümes hayvanları eti, yumurta %167 daha pahalı).

Ancak bahsedilen bu hususlardan da öte, organik ürün pazarının talep cephesi önem kazanmaktadır. Çünkü organik ürünlerin fiyat oluşumunda, tüketicilerin ödemeye razı oldukları fiyat primleri (bunlar gelir ve eğitim seviyesi, tüketim alışkanlıkları pazarlama alt yapısı vb.) faktörlerin etkisiyle oluşmaktadır).

Yukarıda bahsedilen hususlar bir arada değerlendirildiğinde, organik ürünlerin konvansiyonel ürünlere kıyasla %24-65 arasında daha pahalı olarak satılabilmekte, hatta bazı ürünler için bu fark daha da fazla olabilmektedir (%50-100).

Ülkemizde ise sağlıklı ve iyi işleyen bir organik ürün iç piyasası mevcut olmamakla birlikte; bazı büyük alışveriş merkezlerinde stand veya reyonlar şeklinde organik ürün satışı yapılmaktadır. Ayrıca, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde organik ürün satışı yapan dükkanlar da bulunmaktadır.

Genellikle yurt içi piyasada faaliyet gösteren bu tip organik satış yerlerinin müşteri profili; yüksek eğitimli, gelir seviyesi yüksek, orta yaş ve üzeri tüketicilerden oluşmaktadır. Tüketicilerin özellikle bu satış yerlerinden bekledikleri hizmet unsurları; güven, daha makul fiyatlar, daha fazla ürün çeşidi ve arz da devamlılık olarak sıralanabilmektedir.

Ülkemizdeki perakende organik ürün fiyatları oldukça yüksektir. Bunun en önemli nedenleri arasında;

• organik ürünlere olan talebin darlığı,
• organik ürünlerin satış yerlerinin kiralarının oldukça yüksek olması,
• organik ürünlerin ambalajlama maliyetlerinin yüksekliği,
• tanıtım ve reklam eksiklikleri,
• pazarlama marjlarının yüksek olması
gibi olumsuzluklar sayılabilmektedir.


Ülkemizde organik ürün perakende satış fiyatları konvansiyonel fiyatlara göre oldukça yüksektir. Organik olarak yetiştirilen kuru fasulye konvansiyonel olarak yetiştirilen kuru fasulyeye oranla %388–411, pirinç ise %239 daha pahalı olarak satılmaktadır. Geleneksel ürünlerimizde bile bu oranlar %170–211 arasındadır (kuru kayısı da%170–176, iç fındıkta %211). İlk bakışta organik ürün fiyatları konvansiyonel ürün fiyatlarına göre AB ülkelerinde de yüksekmiş gibi gözükse de, ülkemizde bir yıl içerisinde kişi başına düşen milli gelir dikkate alındığında bu oranların oldukça yüksek olduğu anlaşılmaktadır.

Tüketici Tercihleri;

Bilindiği üzere son yıllarda özellikle AB ülkeleri, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde çevre ve sağlık bilincinin artması organik ürünlere olan talebi de artırmıştır.

ABD’de toplam gıda üretiminin %2’si organik gıda olmasına rağmen, bu ülkedeki tüketicilerin %40’ının bir yıl içerisinde organik gıda satın aldıkları ortaya çıkmıştır. İngiltere’de ise tüketicilerin %33’ü organik gıda satın almaktadır.

Ülkemizde başlangıçta özellikle AB ülkelerinden gelen talebi karşılamak amacıyla çalışmalar yapılmıştır. AB ülkelerinde de bu konuda oldukça fazla çalışma gerek proje formatında gerekse bilimsel çalışmalar şeklinde yürütülmüştür.

Avrupa Komisyonunca finanse edilen bir proje çalışmasında (“Organic Marketing Initiatives and Rural Development”-“Analysis of the European Market for Organic Food”) AB ülkeleri ve diğer bazı ülkelerin de yer aldığı 19 ülkede yapılan çalışmada; organik tarımla ilgili olarak; üretim miktarı, alanı, işletme büyüklüğü, tüketim miktarı ve alışkanlıkları ve dış ticaret bilgileri ve içeren bir survey yapılmış ve sonuçları yayınlanmıştır (volüm 1.)

Çalışmada öncelikle, araştırma yapılan ülkelerde organik tarım konusunda sağlıklı istatistik bilginin bulunmasının zorluğundan ve bu bilgi eksikliğinin arz zinciri yönetimi ile ilgili aksaklıkları belirlemede ve organik ürünlere yönelik tüketici tercihlerini tahmin etmede zorluklar oluşturduğundan bahsedilmektedir.

Çalışma kapsamında yapılan anket sonuçları oldukça çarpıcı olarak kabul edilebilmektedir. AB ülkelerinden Danimarka ve Avusturya’da organik ürün pazarının diğer ülkelere kıyasla daha yaygın olduğu söylenebilmektedir. Danimarka’da tüketicilerin organik ürünlere daha fazla fiyat ödemelerinin nedenleri arasında önem derecesine göre; gıda güvenliği, çevreyi koruma ve lezzet unsurları sıralanmaktadır.

ABD’de yapılan bir araştırmada (Hartman Grubu tarafından hazırlanan Sağlıklı Yaşam Raporu-2001), tüketicilerin hangi nedenlerde dolayı organik ürünleri tercih ettiği araştırılmış ve tercihlerin % olarak dağılımı incelenmiştir, buna göre;

• Tüketicilerin %66’sının organik ürünleri sağlıklı ve daha besleyici olduğu için,
• %38’inin tadının daha iyi olduğunu düşündüğü için,
• 30’u gıda güvenliği (ilaç kalıntısız, hormonsuz ürün) sağlaması bakımından,
• %26’sı çevreye olumlu etkileri olduğu yönündeki düşüncelerinden dolayı organik ürünleri tercih ettiklerini belirtmişlerdir.

Avrupa ülkelerinde, konvansiyonel ürünlerle organik ürünler arasındaki fiyat faklılığı (2000 yılı verileri ile) %31 (kırmızı şarap) ile %113 (tavuk eti) arasında değişmektedir.

Araştırma yapılan ülkelerde süper ve hiper marketlerin pazarlama alt yapısında önemli rol oynadıkları ve fiyatlarının diğer organik ürünlerin satışının yapıldığı yerlere göre daha uygun olduğu tespit edilmiştir. Örneğin; organik ürünlerin Pazar paylarının en yüksek olduğu üç ülkede (Danimarka, Avusturya, İsviçre) organik ürünlerin AB geneline oranla yaklaşık %20 daha ucuz olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun en önemli nedeni ise; söz konusu bu üç ülkede süper ve hiper marketlerin organik ürün pazarlamasını büyük ölçekli ve fonksiyonel olarak (büyük depolar, etkin iletişim vs.) gerçekleştirmesidir. Yine bu ülkelerde organik ürün etiketinin tüketiciler tarafından büyük ölçüde tanınmasının (%95) Pazar genişlemesini artırıcı bir rol oynadığı ifade edilmektedir.

Çalışmada; araştırma yapılan ülkelerde istenilen düzeyde fiyat şeffaflığı olmadığı, organik ürünlerin sahip olduğu kendine has özellik ve kalite kriterlerinin fiyat değişimlerinde etkili olduğu belirtilmiştir.

Daha önceden de bahsedildiği gibi özellikle AB ülkelerinde organik ürünlerin üretici fiyatlarının konvansiyonel ürünlere göre ülkeden ülkeye değişim gösterdiği ve bu değişimin oldukça yüksek seviyelerde gerçekleştiği bildirilmektedir. Örneğin, AB ülkelerinde organik olarak üretilen tahılların fiyatı konvansiyonel olarak üretilen tahıllara göre ortalama %102 daha pahalı iken, bu oran Yunanistan’da %30, Lüksemburg’da %281’dir. Yine AB ülkelerinde organik şarabın fiyatı konvansiyonel olarak üretilen şaraba göre %30-40 daha pahalı iken bu oran Fransa’da %20’dir.

Bunun yanında AB’de birbirine komşu ülkelerde bile aynı organik üründe kg başına 0,8 Euro ile 1,1 Euro arasında fiyat farkı bulunmaktadır.

1999 yılında yayınlanan organik ürünlere (domates ve elma) olan tüketici talebinin belirlenmesi ile ilgili bir proje raporunda (İstanbul Ankara ve İzmir İllerinde Tüketicilerin Çevre Dostu Tarım Ürünlerine Yönelik Potansiyel Talebinin Belirlenmesi-Ankara), 1005 adet hane ile anket çalışması yapılmıştır. Çalışmada, tüketicilerin organik ürün ve üretiminden haberdar olup olmadıklarının belirlenmesi, tüketicilerin tarım ürünlerinin taşıdığı sağlık risklerine duyarlılıklarının belirlenmesi, organik ürünleri tüketecek potansiyele sahip hedef tüketicilerin profillerinin çıkarılması amaçlanmıştır.

Çalışmada, Türkiye’de organik olarak üretilen ürünlere yönelik bir iç piyasanın yaratılma olanakları ve bu bağlamda tüketici eğilimleri araştırılmıştır. Çalışma bulgularına göre, ankete konu olan hanelerin büyük bir kısmı organik ürün olarak nitelendirilen ürünleri hiç duymamış olmalarına rağmen (%91,3) tüketicilerin gıda alışverişlerinde ürünlerin besin değeri, katkı maddeleri ve ilaç kalıntısı bulundurmamaları gibi konularda duyarlı olmaları organik ürünlere yönelik bir iç Pazar potansiyelinin var olduğu konusunda önemli işaretler vermektedir.

Tüketiciler açısından taze meyve ve sebzeyi tüketirken öncelikle göz önünde bulundurulan özelliğin, meyve ve sebzenin taşıdığı besin değeri olduğu araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır. Daha sonra ürünün katkı maddesi ve ilaç kalıntısı bulundurmaması arzulanan diğer özellikler olarak sıralanmıştır. Lezzet ve fiyat gibi diğer özellikler de üçüncü ve dördüncü arzulanan özellikler olarak sıralanmaktadır.

Özellikle gelir düzeyi yüksek, orta yaşın üstünde ve sağlık riskleri konusunda duyarlı tüketicilerin önemli bir talep potansiyeli oluşturmaları çarpıcı araştırma bulguları arasında görülmektedir. Özellikle bu gruba giren tüketicilerin organik ürünler için %2 oranında bir fiyat primi (konvansiyonel ürünlere göre %2 daha fazla fiyat farkı) ödemeyi kabul ettikleri ortaya çıkmıştır. Bu oranın düşük olarak değerlendirilmesi ankete katılan hanelerin büyük bir kısmının organik tarımdan haberdar olmamasından kaynaklanmaktadır.

2001 yılında ülkemizde yapılan bir organik ürün talep araştırması çalışmasında (Türkiye’de Organik Ürün Talep Araştırması-Ankara), seçilmiş dört üründe (domates, hıyar, tavuk eti, yumurta) çeşitli fiyat farkı düzeylerinde talep potansiyeli araştırılmıştır. Çalışmada, Ankara kent merkezindeki organik ürünlere olan potansiyel talebi belirlemek amacıyla bahsi geçen ürünlerde 400 hane halkını kapsayan anket çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Anket yapılan hane halkının %33,4’ü organik (doğal ve ekolojik) ürünün ne olduğunu doğru bilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; ankete konu olan ürünlerde (domates, hıyar, tavuk eti, yumurta), ürünün organik olması durumunda fazla fiyat farkı ödemeye gönüllü bir tüketici kesiminin olduğu ortaya çıkmıştır. Nitekim, tüketimini azaltmadan %50 ve %100 fiyat farkı ödemeye gönüllü tüketicilerin toplam hane halkı içindeki oranı domates için %24,2, hıyar için %16, tavuk eti için %12 ve yumurta için %12 olarak bulunmuştur.

Her iki araştırmada da; tüketicilerin bilgilendirilmesi durumunda organik ürünlere olan talep potansiyelinin artacağı yönünde sonuçlar ortaya çıkmıştır.


6. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Dünya’da organik tarımsal üretim artmakta olmasına rağmen mevcut talebi karşılayamamakta olup, bu durum gelişmekte olan ülkeler için önemli bir fırsat olarak görülmelidir.

Ülkemiz sahip olduğu ekolojik özellikler itibariyle organik tarımsal üretim açısından önemli mukayeseli üstünlüklere sahip bulunmaktadır. Türkiye’nin dünya pazarından almakta olduğu %0,2’lik pay oldukça azdır. Ülkemiz bir taraftan dünya ticaretindeki payını artırma yönünde çaba göstermesi gerekirken, bir taraftan da yok denecek kadar az olan kendi iç tüketimini artırma yoluna gitmelidir.

Dünya ülkelerinde de benzer sorunlar yaşanmakta, organik üretim ve tüketim potansiyelini artırmak için çok sayıda çalışma yapılmaktadır. Organik tarımda karşılaşılan belli başlı sorunlar ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerileri aşağıda sıralanmaya çalışılmıştır.

Dünya’da ve ülkemizde konvansiyonel ürünler ticaretinin izlenmesine imkan sağlayan Armonize Sınıflandırma Sisteminin organik tarım ürünleri için oluşturulamamış olması, tüm dünyada organik tarım ürünleri ticaret istatistiklerinin izlenmesi ve dolayısıyla sağlıklı değerlendirilmesini zorlaştıran önemli bir faktör olmaktadır. Bu durum, organik tarım ürünlerinin üretim ve ticaret projeksiyonlarının oluşturulmasında önemli bir engel teşkil etmektedir.

Ülkemizdeki üretim ve ihracat rakamlarına ulaşmada da sorunlar yaşanmaktadır. Örneğin; organik tarım ürünleri ihracatı kayda bağlı bulunmasına karşın, organik ürün ihraç eden firmalar bazen kayıt yaptırmamaktadır. Ayrıca, ihracata konu olmayıp yurt içinde tüketilen organik tarımsal ürünlerin kayıtları da sağlıklı izlenememektedir. Devlet tarafından bu istatistiklerin sağlıklı olarak izlenebilmesi için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.

Üreticilere yönelik yetiştiricilik ve pazar bilgilerin verildiği eğitim programları düzenlenmelidir. Organik üretimde arzın devamlılığı esası gözden kaçırılmamalı, bu konuda gerekli tedbirler alınmalıdır.

Organik tarım üretim teknikleri ile ilgili araştırma çalışmaları (kompost hazırlama, hastalık ve zararlılarla alternatif mücadele metotları vb.) teşvik edilmelidir. Bu çalışmalara ilave olarak, üretici sorunları, tüketici eğilimleri ve isteklerinin belirlenmesi gibi konularda proje formatlı çalışmalar teşvik edilmelidir.

Tüketici bilinçlendirme çalışmalarına da önem verilmeli, yazılı ve görsel basının da yardımıyla organik ürün tüketimi ile ilgili kampanyalar başlatılmalıdır.

Ülkemiz açısından organik tarımın gelişmesi ve organik ürün tüketimin yaygınlaşması için; eğitim ve tanıtım faaliyetleri ile kamuoyuna daha fazla bilgi verilmesi gerekmekte ve ilgili kurum ve kuruluşlar arasında etkin bir koordinasyon sağlanması gerekmektedir.

Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de organik ürün pazarlamasında süper ve hiper marketlerin büyük rol oynayacağı düşünülmektedir. Bu marketler bünyesinde organik tarım ürünlerinin satıldığı bir özel reyon bulundurulması ülkemiz iç pazarının gelişiminde önemli bir katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda, süper ve hiper marketlerin organik ürün stand fiyatlarını düşük tutması için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.

Ülkemizdeki sebze ve meyve pazarlarında (belediye semt pazarları) organik ürün satılabilmesi için gerekli altyapı oluşturulmalı, belediyeler ile işbirliği imkanları araştırılmalıdır.

Organik tarımın üretiminin ve ihracatının geliştirilmesi için devlet tarafından uygun, talep bazlı ve işlevsel destekleme mekanizmalarının geliştirilmesi, gerek iç piyasa gerekse uluslar arası piyasadaki fırsatların değerlendirilmesi bakımından önemli rol oynayabilecektir.

Organik tarımdaki gelişme bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı; üretici bilincinin oluşturulması, destek mekanizmaları, örgütsel yapının tesisi, tüketici eğilimlerinin belirlenmesi, tanıtım faaliyetleri ve araştırma çalışmaları bu yaklaşım içerisinde değerlendirilmelidir.

TEŞEKKÜR EDERİM
Organik Memo