PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : NG’den Türkiye’nin Çölleşme Haritası


Livadi
16.05.2010, 09:13
NG’den Türkiye’nin çölleşme haritası

National Geographic dergisi ve TEMA Vakfı tarafından Türkiye’de erozyonu ve çölleşmeyi gösteren “çölleşme haritası” hazırlandı.

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/268058.jpg




KONYA - Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’nin yüzde 89’unun hafif, orta, şiddetli ve çok şiddetli olmak üzere erozyon ve bunun sonucunda çölleşme riskiyle karşı karşıya kaldığını belirten TEMA Vakfı yetkilileri, erozyona toprağın eğimli olması, yanlış arazi kullanımı, doğal bitki örtüsünün yok edilmesi, iklim değişikliği ile toprak ve yüzey özelliklerinin yol açtığını bildirdi.



Bu anlamda, ülkede erozyonun ve çölleşmenin boyutunun ortaya konulması amacıyla National Geographic dergisi ve TEMA Vakfı tarafından Türkiye’de erozyonu ve çölleşmeyi gösteren “çölleşme haritası” hazırlandı.

Haritaya göre ülkenin yüzde 36,84’ünde çok şiddetli (koyu kırmızı ile gösteriliyor), yüzde 23,6’sında şiddetli (kahverengi ile gösteriliyor), yüzde 23,19’unda orta şiddetli (sarı bölümler) ve yüzde 5,48’inde hafif şiddetli erozyon (beyaz bölümler) görülüyor.

AÇIK HAVA EROZYON MÜZESİ: NALLIHAN
1/2.500 000 ölçeğinde hazırlanan haritada erozyon ve çölleşmenin görüldüğü yerler ayrıntılarıyla anlatılıyor. Haritada yer alan yazıda, “açık hava erozyon” müzesi olarak nitelendirilen, irili ufaklı tepe ve vadilerden oluşan Nallıhan’ın bazı bölümlerinin bitki örtüsünden yoksun olduğu ve halen bu bölgede yoğun toprak erozyonu yaşandığı belirtiliyor.

Burdur’da tepelik ve dağlık alanları kapsayan kuru ormanların büyük ölçüde tahrip edildiği, bölgede toprak kaybı yaşandığını ifade ediliyor. Bölgede erozyonu tetikleyen en önemli unsur olarak sağanak yağışlar gösteriliyor.

Konya’nın Karapınar bölgesinde kumul tepelerinin mera olarak kullanılmasının bitki örtüsünü zayıflattığı, toprağı tutan geven, yavşan ve sığır kuyruğu gibi bitkilerin sökülmesi ve rüzgarın hızının 110 kilometreye çıkmasıyla kumulların hareketlendiği vurgulanıyor.

Çölleşme ve erime National Geographic’te

Erzincan’ın kuzeyindeki Esence Dağları’nda kuru ve sıcak iklimin hüküm sürdüğü, kuzey bölümünde toprak kaymalarının görüldüğü ifade ediliyor.

Haritada Kahramanmaraş’taki Ahırdağı’nın önceleri sedir ormanı olduğu, ancak kontrolsüz kesim ve düzensiz otlatma yüzünden bölgenin bitki örtüsünden yoksun kaldığına dikkat çekiliyor.

Ahırdağı Havzası’ndan gelen sel ile çöküntü ve tortunun Menzelet Barajı ile Kahramanmaraş Ovası’nın sulanması, içme ve sulama suyunu karşılayan Ayvalı Barajı’nı etkilediği ifade ediliyor.

IĞDIR’DA KUM FIRTINALARI
Haritada yer alan yazıda, Erzurum’un Oltu bölgesinde düşük irtifalı sahalarda bitki örtüsünün zayıf olduğu belirtiliyor. Bölgede aşırı otlatma, dağlık coğrafya ve artan eğimin erozyon riskini, oluşan oyukların ise heyelan riskini artırdığı belirtiliyor.

Aras Nehri boyunca yer alan tektonik bir çöküntü olan Iğdır’ın, çevresine göre daha düşük olan yağış alması ve kurak yaz, ılıman kış şartları nedeniyle mikroklima özelliği gösterdiği belirtiliyor. Aralık ilçesinin batı ve güney batısında rüzgar erozyonu başladığı vurgulanıyor. Kum fırtınalarının Aralık ilçesi ve çevresini tehdit ettiği kaydediliyor.

Kavurucu sıcaklar geliyor


NEDENLERİ
Araştırmalara göre, Türkiye’nin yüzde 89’u hafif, orta, şiddetli ya da çok şiddetli olmak üzere erozyon ve bunun sonucu olan çölleşme riskiyle karşı karşıya. Erozyonun arazi yapısından çeşitli insan faaliyetlerine kadar farklı nedenleri var.

Topografyanın Eğimli Olması: Dağlar gibi, yüksek derecede eğime sahip yamaçlar erozyonu artırıyor. Eğimin derecesi, uzunluğu ve şekli de erozyonda etkili. Örneğin, arazi eğiminin yüzde 2’den yüzde 4’e çıkması, 2,8 kat daha fazla toprak taşınmasına neden oluyor. Türkiye’deki arazilerin yüzde 8’i, yüzde 80’den fazla; yüzde 46’sı ise yüzde 40’tan fazla eğimli.

Yanlış Arazi Kullanımı: Türkiye’de köy, yayla gibi küçük yerleşimlerin büyük bir kısmı engebeli ve dağlık arazilerde yer alıyor. Bu alanlarda arazinin tarıma uygun olmayan yerleri de tarım için kullanılıyor. Orman ve meraların taşıma kapasitesinin üzerinde otlatılması, ormanlardan yakacak ve hammadde temini için aşırı kesim yapılması da erozyonu tetikleyen nedenler arasında.

Doğal Bitki Örtüsünün Yok Edilmesi: Toprağın bitki örtüsüyle kaplı olması erozyonu büyük ölçüde azaltıyor. Ancak Türkiye’de meralar ot veriminin üstünde ve erken otlatılıyor; hayvanlar karınlarını doyurabilmek için otları, kök boğazına (toprak seviyesine) kadar tüketiyor. Ayrıca yüzyıllardır süregelen ormansızlaşma, Anadolu ormanlarının çoğunun tahrip olmasına neden oldu.

İklimin Etkisi: Yağış, sıcaklık, rüzgâr, rutubet gibi iklim koşulları erozyonun oluşmasında önemli etkenler arasında. Sıcaklık ve rutubet, özellikle bitkilerin gelişimi üzerinde etkili. Buharlaşma ve bitkilerde terlemenin yoğun olduğu alanlarda daha cılız kurak alan bitkileri yetişiyor ve bu bitkiler aşırı otlatma gibi etkenler sonucu daha kolay zarar görüyor. Sağanak yağmurlar da ani sellerin oluşmasına zemin hazırlıyor. Yağışlar, özellikle bitki örtüsünden yoksun alanlarda toprakların neredeyse tamamen süpürülmesine neden oluyor.

Yüzey ve Toprak Özellikleri: Yüzeyin ana maddesinin fiziksel ve kimyasal özellikleri aşınmada etkili. Suyun, toprak tarafından emilmesi erozyonu azalttığı için toprağın gözenekli yapısı yağmurla sürüklenmesini engelleyebiliyor. Ayrıca toprağın bünyesindeki suda çözünebilen klor, karbonat gibi mineraller, suyla kimyasal etkileşime geçerek araziyi eritebiliyor.


*
NALLIHAN
Jeolojik erozyonun insan etkisinden çok önce çoraklaştırdığı bir bölge olan Nallıhan, göl tabanı tortullarının tektonik hareketler sonucu yükselmesiyle meydana gelen irili ufaklı tepe ve vadilerden oluşuyor. Nallıhan’ın kuzeyinden Seben’e uzanan bu bölge, bitki örtüsünden yoksun ve halen yoğun toprak erozyonu var. Alan, doğal süreçlerle oluşmuş bir açık hava erozyon müzesi gibi.
*
ESENCE DAĞLARI
Özellikle güney yamaçlarda yazın kuru ve sıcak bir iklim hüküm sürüyor. Dağlarda yoğun olarak küçükbaş hayvan sürüleri otlatılıyor. Bu, özellikle dağın güney yamaçlarının bozulması ve alanın yüksek eğimi nedeniyle toprak kaybının artmasına neden oluyor. Kuzey kısımlarda ise lokal olarak toprak kayması var. Sahada acilen otlatma planlarının hazırlanarak uygulamaya geçirilmesi öneriliyor.
*
OLTU
Özellikle düşük irtifalı sahalarda bitki örtüsü zayıf. Aşırı otlatma, dağlık coğrafya ve artan eğim erozyon riskini artırıyor. Toprağın bünyesindeki suda çözünebilen mineraller, suyla kimyasal etkileşime geçerek araziyi eritiyor; oluşan oyuklar heyelan riskini artırıyor.
*
IĞDIR
Aras Nehri boyunca yer alan tektonik bir çöküntü ovası olan Iğdır, çevresine göre daha düşük olan yıllık yağış miktarı, kurak yaz ve ılıman kış şartları nedeniyle “mikroklima” özelliği gösteriyor. Aralık ilçesinin batı ve güneybatısında yer alan tuzlu alkali toprakların aşırı otlatılması ve toprağı tutan Ebu Cehil (Ephedra distachya) çalılarının kesilmesi ile rüzgâr erozyonu başladı... Kum fırtınaları özellikle Aralık ilçesi ve çevresini tehdit ediyor. Koruma çalışmaları son yıllarda valiliğin de desteğiyle hız kazandı.
*
BURDUR
Tepelik ve dağlık alanları kapsayan kuru ormanlar büyük ölçüde tahrip edildi. Toprak yapısının erozyona açık olması da toprak kaybını artırıyor. Burada erozyonu tetikleyen en önemli unsur sağanak yağışlar. Ayrıca eğimli tarım arazilerinde toprağın dikine sürülmesi de erozyona neden oluyor. Alanda erozyon kontrolü ve mera ıslahıyla ilgili çalışmalar yapılıyor.
*
KONYA-KARAPINAR
Eski bir göl tabanı olan Hotamış-Karapınar arasındaki kumul tepelerinin mera olarak kullanılması, bitki örtüsünü zayıflattı. Toprağı tutan ve hayvanların yemediği geven, yavşan, sığır kuyruğu gibi bitkiler de yöre halkı tarafından sökülüp yakacak olarak kullanıldı. İklimi çok kuru olan bölgede rüzgâr hızının bazen saatte 110 km’ye çıkması kumulların hareketlenmesine yol açtı. Devlet eliyle gerçekleştirilen koruma çalışmaları sonucunda kumullar Karapınar ilçe merkezinin hemen bitişiğindeki tepelik alanda kontrol altına alındı.
*
KAHRAMANMARAŞ-AHIRDAĞI
Ahırdağı önceleri sedir ormanı iken kontrolsüz kesim ve düzensiz otlatma sonucunda bitki ötüsünden yoksun kaldı. Bu nedenle yakın zamana kadar kent, sel ve erozyon tehdidi altındaydı. Ahırdağı Havzası’ndan gelen sel ve rusubat (çöküntü, tortu); Menzelet Barajı ile Kahramanmaraş Ovası’nın sulanması ve içme ve sulama suyunu karşılayan Ayvalı Barajı’nı etkiliyor. Bu etkilerin yok edilmesi amacıyla Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü 1963’ten bu yana ağaçlandırma çalışmaları yapıyor. Özellikle son beş yılda yapılanlar; kente, sanayi tesislerine ve barajlara rusubat akışını önledi.