PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Karınca Resimleri


Livadi
30.04.2010, 16:39
http://www.ntv.com.tr/news/243565.jpg

Karınca, zarkanatlılardan (Hymenoptera), toplu olarak yaşayan, yuvaları toprağın altında olan ve birçok türü bulunan böceklerin genel adı.
Böcekler içinde toplumsal açıdan en gelişmişlerden biri olan karıncalar, son derece iyi örgütlenmiş bir düzen içinde, "koloni" denen topluluklar halinde yaşarlar. Topluluk halinde yaşadıkları için, koloninin belirli bir düzen dahilinde hareket etmesi, karışıklık çıkmaması açısından çok önemlidir.
Karınca topluluklarında her birey kendi üzerine düşeni eksiksiz olarak yapmaktadır. Her birey için önemli olan kendi istekleri değil koloninin devamlılığıdır.
Karıncalar dış görünüş olarak her ne kadar birbirlerine benzer görünseler de, yaşayışları ve fiziksel özellikleri açısından yaklaşık 8000 türe ayrılırlar. Her türün de kendine özgü özellikleri vardır.
Karınca türlerinin içinde en ilginç olanlardan biri, yaprak kesici karıncalar olarak da bilinen Attalardır. Attaların belirgin özellikleri koparttıkları yaprak parçalarını başlarının üstünde yuvalarına taşıma alışkanlıklarıdır. Karıncalar, sağlamca kenetlenmiş çenelerinde taşıdıkları, kendilerine oranla oldukça büyük yaprak parçalarının altına gizlenirler.
Karıncalar yaprakların kendisini yiyemezler, çünkü vücutlarında bitkilerde bulunan selülozu sindirebilecek enzimler yoktur. İşçi karıncalar bu yaprak parçalarını çiğneyerek bir yığın haline getirirler ve yuvanın yeraltındaki odalarında saklarlar ve yaprakların üzerinde mantar yetiştirirler. Bu yolla, büyüyen mantarların tomurcuklarından kendileri için gerekli proteini elde ederler.




Bir erkek ve bir dişi bireyden oluşan karınca topluluğu, kısa zamanda bir çiftten, binlerce bireye ulaşır. Hızla çoğalmalarına rağmen, 300 milyon yıllık bir deneyim ile, alt yapısı tüm gereksinmeleri karşılayacak şekilde oluşturulmuş yerleşim birimleri içinde, bireysel çıkarcılıktan uzak bir toplumsal yaşam sürdürmeyi başarırlar.
Karınca dünyası çoğunlukla yeraltında oluşturulur. Bazı türler ise yuvalarını toprak yüzeyinde veya ağaçlarda kurarlar. Galerilerden oluşan yeraltı kentlerinde, kanatları artık yaşamsal etkinliklerine bir yarar sağlayamayacığı için, koloniler kanatsız bireylerden oluşur. Nüfus artışı sonucu yeni kentler kurma aşamasına gelindiğinde, kanatlı ve cinsiyetli bireyler oluşmaya başlar. Bu bireyler yeni kentler kurmak için yuvalarını terk ederek çiftleşme uçuşuna giderler. Çiftleşme uçuşuna diğer yuvalardan gelen bireyler de katılınca bir göç başlar. Bazı karınca türlerinde birbirlerini bulan çiftler havada, diğerleri ise çiftleşme uçuşunun bitiminde yere konduktan sonra çiftleşirler. Döllenmeden sonra dişi karınca, diğer deyişle kraliçe, kolonisini kurmaya hazırdır. Erkek karınca ise, kraliçenin ömrü boyunca vereceği yumurtaların döllenmesi için gerekli spermin tamamını ona aktarıp, görevini yerine getirdikten kısa bir süre sonra ölür.
Kraliçe, kuracağı yeni kentin temellerini atmak amacıyla uygun bir yer arayıp bulduğunda, kanatlarını atar. Kent başlangıçta kraliçenin ilk yavrularının gelişmesini sağlayacak olan küçücük bir odadan ibarettir. Bu odacığı hazırlayan kraliçe, yumurtalarını bırakmaya başlar ve 6-8 hafta içerisinde kraliçeye yardımcı olacak işçi karıncalar gelişir. Kraliçe, işçi bireylerin büyümesini sağlamak için kendi vücut salgılarını kullanır. Bu nedenle zaman içinde vücudundaki yağların %73’ünü, proteinin ise %61’ini yitirir. Tamamı kraliçenin kız çocuklarından oluşan işçi bireyler kentin kurulması için gerekli görevleri üstlenince, kraliçe sadece yumurtlama işlevini yüklenir. İşçi bireyler, koloni büyüdükçe birbirine düzenli galerilerle bağlı olan özel amaçlı yeni odalar yaparlar.
Bunlar, yumurtaların gelişmesi için yapılan kuluçka odaları, yavruların beslendiği kreşler, besinlerin depolandığı kilerler ve hatta mantar üretiminin yapıldığı bahçelerdir.
Koloni büyüdükçe işçi bireyler işbölümü yaparlar. Genç ve deneyimsiz olanlar kentin temizliğini ve yavruların bakımını üstlenirken, deneyimli ve yaşlı olanlar kent dışına çıkarak besin sağlama ve avcılık görevini üstlenirler. Toplanan besinler yuvaya taşınır ve gereği yerine getirilmek üzere diğer işçilere teslim edilir. Kraliçe zaman zaman yalnızca yavrularının yemesi için özel yumurtalar da bırakır. Belki besin azlığı belki de dengeli beslenme nedeniyle bırakılan bu yumurtalar, işçi bireyler tarafından hiç şaşılmaksızın, kuluçka odalarına götürülmek yerine yavrularına besin olarak sunulur.
Karıncaların, sosyal yaşamları içinde etkili bir şekilde işlevlerini yerine getirebilmelerinin nedeni, tüm koloninin tek bir organizma gibi çalışmasını sağlayan iletişim yollarıdır. Karıncalarda, koku, görme ve dokunma gibi iletişim yollarından en etkilisi koku, yani kimyasal etkileşimdir. Bazı kimyasal maddelerin bazı bireyler tarafından salgılanıp diğer bireyler tarafından algılanmaması sonucu, birbirleriyle kolay ve etkin bir şekilde haberleşirler. Karınca katarlarının hem düz bir doğrultuda gidip gelebilmelerinin, hem de besin bulduktan sonra kaybolmadan yuvalarına dönebilmelerinin nedeni bu kimyasal izlerdir.
Aynı kentte yaşayan bireyler arasında hiç çekişme olmamasına rağmen, dışarıdan gelebilecek bir saldırı karşısında, işçi karıncalar kurdukları düzeni sağlamak için birer savaşçıya dönüşürler.
Hepsi birbiriyle kardeş ve aynı annenin kızları olan karınca dünyasında, belirli bir aşamaya gelindiğinde, yuvalarından bazıları erkek ve dişi bireylere dönüşmeye başlar. Bu yavrular, yine bireysel çıkarcılıktan ve çekişmeden uzak, altyapısı sağlam yeni bir sosyal yaşamın ve yeni kentlerin müjdecisidir.


http://img217.imageshack.us/img217/7245/karncalar6ud.jpg