Giriş

Orijinalini görmek için tıklayınız : YEM HAMMADDESİ İTHALATI


korayuslu
16.06.2014, 12:55
YEM HAMMADDESİ İTHALATI
BuğdayYEM HAMMADDESİ İTHALATINDA YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Yem sektöründe yaşanan ithalat sorunu hem fiyatları hem de üreticinin yem bulmasındaki sorunları beraberinde getirdi. Bu araştırma konusunda yem ile ilgili yaşanan ithalat sorununu sosyal toplum kuruluşlarıyla masaya yatırdık.
SETBİR Yönetim kurulu başkanı Murat Yörük, "Ülkemizde son aylarda, Euro ve Dolar paritesinde önemli artışlar, yurt dışından ithal edilen yem hammaddelerinin fiyatlarında artışa sebep olmaktadır. Yılbaşından önce yem fabrikaları yem fiyatlarını arttırmıştır. Aralık ayında süt yemi 690 TL/ tondan 720 TL/ tona, besi yemi ise 680TL/tondan 710 tona yükselmiştir. Ocak ayında kurun artması ile birlikte süt yemi 740 TL/ton, besi yemi ise 730 TL/ton olmuştur.” Şeklinde bilgi verdi.
"Yurt dışından ithal edilen ürünlerin büyük kısmı gdo’dur.”
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş, "Ülkemizin mısır ve soya ile bunların yan ürünleri konusunda dışa bağımlılığı devam etmektedir. Ülkemizde 6 milyon ton üretilen mısıra karşın, 1,5 milyon ton mısır ve 750 bin ton civarında da mısır yan ürünü, 180 bin ton soya üretimimize karşın ise 2,2 milyon ton soya ve soya küspesi ithalatı yapmaktayız. İthal ettiğimiz mısırlar hariç, ithal ettiğimiz soyanın neredeyse tamamı ve mısır yan ürünlerinin de büyük bir kısmı GDO’dur.” Dedi.
"Ucuz ürün ithalatına kolaylık sağlanmalıdır.”
Yem katkıları üreticileri ithalatçıları ve dağıtıcıları derneği (TÜYEKAD) Genel Başkanı Cengiz Özkan ise, ithalat ile ilgili çözümleri şöyle sıraladı;”Öncelikle yem bileşenlerinin Hayvan Çiftliğikdv oranları sorunu çözülmeli ve %1’ e indirilmelidir. İthalat vergileri öncelikle AB ülkeleri için kaldırılmalıdır.
Ekonomi Bakanlığının kota uygulaması düzenlenmelidir. GDO mevzuatı düzenlenmeli ve GDO üreticileri ruhsat sahipleri Türkiye’de direkt olarak başvuru yaparak ürünlerini ruhsatlamalıdır.
İhtiyacımız olan yem ve katkı maddelerinin, üretim maliyeti hangi ülkede düşük ise Türkiye’de üretim yerine, ucuz ürün ithalatına kolaylıklar tanınması gereklidir.”
Ülkemiz bitkisel üretimi hayvansal üretimin ihtiyacına yetmediğinden yem sektörünün yem hammaddesi ithalatı yıllar itibariyle artış göstermektedir. Yem sektörü 2013 yılı itibarı ile 6 milyon ton yem maddesini ithal etmiş ve 3 milyar dolar bedel ödemiştir. Yem sektörü 2013 yılında 16 milyon ton karma yem üretimi gerçekleştirmiştir. Bu durum göz önüne alındığında üretilen yemlerimizin %38’inin ithal yem maddeleri ile gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bitkisel gıda ve yem ithalatının Resmi kontrollerine Dair yönetmelik 17 Aralık 2011 tarihli Resmi gazete’de yayımlanmış ve 01.01.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik ile beraber ithalattaki bürokrasinin azaltılması, ithalatın daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. İnternet üzerinden ön bildirim yapma temeline dayandırılan bu sistem ile ithalattaki ağır işleyen evrak trafiği ve bürokrasi bir nebzede olsa azaltılmıştır.
Ancak, bu yönetmeliğe ve yeni uygulamalara rağmen yem hammaddeleri ithalatının oldukça zor koşullar altında yapıldığını da sizlerle paylaşmak isteriz.
Deniz İthalatŞu anda sektörümüzün gündemindeki ithalatla ilgili en önemli sıkıntıların başında GDO’lu veya GDO olması muhtemel yem hammaddelerinin ithalatında yaşanan sorunlar gelmektedir.
Ülkemizin mısır ve soya ile bunların yan ürünleri konusunda dışa bağımlılığı devam etmektedir. Ülkemizde 6 milyon ton üretilen mısıra karşın, 1,5 milyon ton mısır ve 750 bin ton civarında da mısır yan ürünü, 180 bin ton soya üretimimize karşın ise 2,2 milyon ton soya ve soya küspesi ithalatı yapmaktayız. İthal ettiğimiz soyanın neredeyse tamamı ve mısır yan ürünlerinin de büyük bir kısmı GDO’dur. Hal böyle iken ülkemizdeki Biyo güvenlik kanunu ve uygulamalardaki sıkıntılar nedeniyle GDO’ların onay konusunda yeni başvurular yapılamamaktadır. AB de kullanılan ve dünya ticaretine konu olan GDO’ların ülkemize girişi engellenmektedir. Soya ve soya küspesinin dünya ticaretine konu olan GDO’ların ülkemize girişi engellenmektedir. Soya ve soya küspesinin dünya ticaretine konu olan %90’lık kısmı GDO’dur ve bunların GDO olmayan eşdeğerleri bulunamamaktadır. Özellikle kanatlı sektörü soya ve mısır olmadan üretim yapamamaktadır. Ülkemizde GDO onaylarının durması bu ürünlerinin ithalatını da durdurma noktasına getirmektedir.
AB dünya ticaretine konu olan neredeyse tüm GDO’ların yemde ve gıda da kullanımını onaylayarak ticari aksamaları engellemiş vaziyettedir. Bizde ise ülkemizde onaylı olmayıp dünyada onaylı olan GDO’ların ürünlerimize bulaşma olasılığı gün geçtikçe artmaktadır. Nitekim kaynak ülkeden diğer ülkelere yapılan sevkiyatlarda aynı gemiler, limanlar, yükleme-boşaltma ekipmanları kullanılmaktadır. Bu durumda bulaşma olması kaçınılmaz olmaktadır. Bu durumun engellenmesi ve ticari aksaklıkların giderilmesi için Biyogüvenlik Mevzuatımızın AB’deki mevzuatlarla uyumlu hale getirilmesi ve AB’de onaylanan GDO’ların ülkemizde de bir an önce onaylanması gerekmektedir.
Bakanlığımızca yayınlanan talimat ile birlikte GDO olduğu beyan edilen ürünlerde %20, GDO olarak beyan edilmeyen ancak GDO olması muhtemel ürünlerde ise %100 analiz sıklığı uygulaması bulunmaktadır. Bu uygulama ile gemiler analiz sonuçları gelinceye kadar açıkta 15-20 gün bekletilmekte ve ciddi miktarlarda (15 bin US/gün) demuraj bedeli ödenmektedir.
Bunun dışında GDO analiz bedelleri de oldukça yüksek olup yapılan tüm masraflar yem İthalatfiyatlarına oradan da hayvansal gıda fiyatlarına yansımaktadır. Bu durumun önlenmesi için Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan ithal GDO’lar veya GDO olması muhtemel ürünlerde analiz sıklıkları ile ilgili talimatın revize edilerek, Bakanlık tarafından GDO analizi için numune alınan gemilerin analiz sonucu gelene kadar açıkta bekletilmek yerine bu gemilerdeki ürünlerin antrepo veya geçici depoya alınmasına müsaade edilmesi gerekmektedir.
İthalatta yaşanan diğer sıkıntılardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz.
·Bazı ülkelerden yapılan ithalatlarda, ithalatın yapıldığı ülkedeki laboratuarlar uluslar arası alanda akredite olsa bile bu laboratuarlarca verilen analiz sertifikaları Bakanlığımızca kabul edilmemektedir. Bu durumun önlenmesi için bakanlığımızca yurt dışındaki akreditasyon kuruluşlarının ve akredite laboratuarlarının listesinin yayınlanması gerekmektedir.
·Analiz sürelerinin uzun olması, limanlarda ve yük garlarında ürünlerin bekletilmesine ve fazladan bekleme ücreti ödenmesine neden olmaktadır. Bu durumun önlenmesi için ithal ürünlerin analiz sonucu gelinceye kadar
Saman Balyası
ithalatçının deposuna piyasaya arz etmeme şartı koşularak sevkiyatına izin verilmesi, beklemelerin ve fazladan ücret ödemelerinin önüne geçecek bir uygulama olacaktır.
"Parti büyüklüğüne göre analiz ücreti alınmalıdır.”
Küçük partiler halinde yapılan ithalatlarda yine büyük partilerde yapılan ithalatlardaki analiz üvretleri talep edilmektedir. Bu olumsuz durumun daha adil bir hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Çözüm olarak, ithal edilmek istenen partinin büyüklüğü 1000 ton üzerinde ise 4 numune alınırken, parti büyüklüğü 1000 tonun altında ise 1 adet numune alınıp analiz edilmesi veya küçük partilere yönelik olarak yapılacak 4 analiz için 1 analiz ücreti talep edilmesi yeterli olabilecektir.
İthalat konusunda bakanlığımızca yayınlanan uygulama talimatların sadece bir kısmı bakanlığımız web sitesinde yayınlanmakta olup, ithalat ve diğer konulardaki tüm uygulama talimatlarının şeffaflık ilkesi gereğince Bakanlığımız web sitesinde yayınlanması gerekmektedir. Bazı durumlarda ithalatçılar ithalatla ilgili yeni yayınlanan uygulama talimatlarını sonradan öğrenerek büyük cezalar ödemeye veya ürünlerini geri çevirmeye maruz kalabilmektedir.
Yem DeposuYem hammaddeleri konusunda %38 oranında dışa bağımlılığımız göz önüne alındığında, ithalattaki sorunların yem ve hayvansal ürün fiyatlarına etki etmemesi mümkün görülmemektedir.
İthal edilmek istenen ürünlerin analiz süreleri uzunluğu nedeniyle limanlarda bekletilmesi, bazen ürün değerini bile aşan yüksek analiz ücretleri, yem hammadde fiyatlarına yansımaktadır. Bunun neticesinde ürettiğimiz karma yemlerin fiyatları da artarak hayvancılığımızı olumsuz yönde etkilemektedir.