PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Böceklerin Sınıflandırılması ve Taksonomisi


Mr.Muhendis
29.10.2009, 12:13
Genel anlamda sınıflandırma çeşitli eşya ve cisimleri gruplar haline getirerek bir düzen içinde göstermek demektir. Bunun için eşyaları veya diğer benzeri maddeleri sınıflandırmak için belirli bir amaca göre bunlar gruplandınlıp, sıraya konarak belirli bir düzene sokulur. Bunun gibi ya*şayan organizmalar da tabii akrabalıklarını gösteren karakterlerine göre sınıflandırılarak onları kolaylıkla tanımamıza hizmet eder. Böylece canlı*ları sınıflandırma bilimi, taksonomi olarak bilinmektedir.
Halen genel olarak bilinen bir gerçek, ilk hayvanların vücut yapıları*nın son derece basit oluşu ve uzun zaman içinde pek çok nesiller verişi ve bu esnada da atalarına oranla değişik formlarının meydana gelişidir. Böylece bugün halen dünya yüzünde yaşayan son derece değişik formda hayvanlar meydana gelmiştir. Hayvanlardaki bu gelişme veya tekamül bir ağaca benzetilmektedir. Ağacın gövdesi ilk hayvan formlarını, onların tekamülleri neticesinde ana dallar, daha sonraki gelişmeler ise dalların çatallanmalarmı ve ikinci, üçüncü derecedeki dallanmaları ve nihayet da-.ha küçük dallar ve neticede sürgünler meydana gelmiştir ki, bunlar da bugün yaşayan hayvan türlerini temsil eder.
Hayvanların tabii sınıflandırılmasında onların akrabalıkları dikkate alınır ve yakın olanlar birbirlerine yakın şekilde yerleştirilerek bir sistem meydana getirilir. Bu sistemde birbirlerine en yakın olan formlar akraba*lıkları en ileri, en yakın olanlardır. Bunu yapabilmek için hayvanların tüm olarak benzerlik ve ayrılıkları dikkate alınır. Tek bir karakter üzerine dayanılarak yapılan sınıflandırma çok defa emin olmaz. Mesela böcekle*rin yalnızca başkalaşmalarına göre yapılacak sınıflandırmada birbirleri ile uzaktan ilgili olan birçok önemli karakterleri haiz olan böcekler bir araya getirilmiş olur ki böylece zayıf bir sınıflandırma yapılmış olur.
Gerek fosil böcekler, gerekse filogenetik çalışmalar göstermiştir ki bö*ceklerin ilk cedleri şimdikilere oranla küçük, kanatsız ve hemen hemen başkalaşmaya malik değildiler. Zamanla bunlardan gelen nesillerde ya*vaş yavaş kanatlı böcekler meydana geldi ki bunlar bugün Pterygota dediğimiz kanatlı böcekler altsınıfım teşkil etmiştir. Fakat bir kısım kanat*sız böcekler ilksel formlarını devam ettirdiler ki bunlar da Apterygota diye isimlendirilen diğer bir altsınıfı oluşturdular. Kanatlı Böcekler sayı itibariyle çok kalabalık bir grup olup bunlar daha sonra parçalanarak takım, familya, trihu, cins ve türler oluştu. Bugün sınıflandırmada bu kategoriler arasına alttakım (suborder), üstfamilya (superfamily), altfamilya (subfamily), aşiret (tribus) vs. gibi ara kategoriler de sokul*muş ve bunlar kullanılmaktadır.
Takımlar tekamüli ilişkilerine göre üsttakımlar halinde birleştirile*bilir. Ancak bu türlü sınıflandırma teknik bir sorun olduğu için bu gibi bilgiler pratik kitapların dışında kalmaktadır. Böylece burada sınıftan sonra takım en büyük kategori olarak ele alınmıştır. Takım, kendisi genel*likle çok büyük bit topluluktur. Bütün olarak onu inceleyebilmek için o kadar fazla değişikliklere sahiptir ki kendisini de çoğunlukla büyük, küçük bir takım gruplara ayırmak mecburiyeti doğar. Ayrı birer takım olarak incelenebilecek nitelikteki karakterlere sahip olmadıklarından bunları iki veya daha fazla alttakıma ayırarak incelemek en iyi yoldur. îşte bir takımı birbirlerineden belirgin şekilde ayrılabilen bu ilk alt kategoriye alttakım ismi verilir. Ancak bir sistematikçinin alttakım olarak değer*lendirdiği bir kategoriyi diğer birisi takım veya başka bir kategori olarak değerlendirebilir. Bu bakımdan üst düzey kategorilerinin sistematiğinde çoğunlukla taksonomistler arasında uyuşmazlıklar görülür.
Sınıflandırmada en önemli grup şüphesiz familyadır. Çoğu zaman buna «tabii familya» ismi de verilir. Çünkü daha yüksek kategorilerdeki-lere oranla bu kategori daha tabii bir gruplandırm a sonucu meydana getirilir. Familya, birbirlerine pek çok yönlerden benzerlikler gösteren ve açık olarak birbirleriyle akrabalığı bulunan birçok farklı türlerden oluşur. Kolaylık olmak üzere familya isimleri- idae eki ile son bulur. Bir takım veya alttakım içinde birçok familyalar bulunduğunda, bunlar da bir*birleriyle yakın olanları üstfamilyalar halinde bir araya getirilirler. Üst*familya ismi her zaman —oidea eki ile son bulur. Aynı şekilde takımlar bazan nasıl alttakımlara ayrılıyorlarsa, familyalar da bazan altfamilya-lara ayrılırlar. Altfamilya isimleri de kural olarak —inae eki ile son bu*lur. Bütün altfamilyalar, familyanın temel karakterlerine sahip olup kendi aralarında bazı küçük farklarla ayrılan topluluklardır. Bu kitapta geçme*mekle beraber altfamilya ile cins arasındaki bulunan diğer bir kategori de tribu'dur. Tribu ismi her zaman —ini eki ile son bulur. Cins, altfamil*ya içinde bulunan ve birbirleriyle yakın ve her bakımdan benzer türlerin oluşturduğu bir kategori veya topluluktur. Tür ise kendisi, hayvanın ne olduğu, kimlik kartındaki ismi, kısacası canlı dünyanın birimidir. «Birbirleriyle çiftleşip nesil veren, birbirlerine yapı ve görünüm itibariyle çok benzeyen bireyler topluluğu» olarak tarif edilen tür de alttürlere
(subspecies), onlar da varyete, ırk vs. gibi daha küçük topluluklara ayrılır. Ancak taksonomide geçerli en küçük kategori alttürdür. Nasıl ki türün -ölçüsü «birbirleriyle çiftleşip nesil vermekVtir, alttürün ölçüsü de «coğ*rafî izolasyon»'dur. Bu hususlarda ve taksonomi'nin diğer konulan hak*kında daha fazla bilgi almak istiyenler Lodos (1979)'a müracaat edebi*lirler.
Böcek ve hayvan isimleri kene" ilerine ait bir takım kurallar içinde ve belirli bir dille verilir. Bu bakımdan bu dilin bütün zoolog ve entomolog-larca iyi şekilde bilinmesi geiekir. Bundan amaç, kullanılan bu dilin dûn*daki bütün bilim adamlarınca aynı anlamda anlaşılmasıdır.
Eğer hayvanların bilimsel isimleri olmasa idi ve yalnızca her devlet kendi sınırları içinde bulunan alandaki muhtelif hayvan ve böcek türleri*ne mahalli isimler vererek bunları kullansaydı, bugün ilmin bu alanında pek az bir ilerleme olurdu. Çünkü her millet, her canlı için kendi mahalli olan isimleri kullanacağından birçok kimsenin bu isimlerden neyi kast*ettiği iyi anlaşılamıyacaktı. Hatta bir memlekette dahi aynı böceğe çeşitli mahalli kimler verildiği düşünülürse, işin daha da karışık olacağı anlaşılır. Hiç olmazsa, her önemli türün herkes tarafından bir tek isim altında bi*linmesi veya tanınması bu nedenle bir zorunluluk halindedir. Böylece türlerin bilimsel isimlere sahip olmaları zorunluluğu doğmaktadır.
Bilimsel isimler, sistematik üzerinde çalışanların çoğu tarafından kabul edilen kurallar ve esaslar içinde konan basit isimlerdir. Bu isimler Latince yazılır. Çünkü Latince hemen hemen üniversal bir dildir ve halen ölü bir dil olduğu için şekli sabittir ve bu sebeple bilimsel isimler bütün memle*ketlerde ve bütün dillerde aynı şekilde yazılır, aynı şekilde okunur, aynı şekilde anlaşılır. Ancak bilimsel isimlerin bütün memleketlerde aynı şekil*de kullanılması uzun süren bir gelişmeden sonra olmuştur. Linnaeus'ten önceki araştırıcılar yeni buldukları canlıların isimlerini kendi lisanların*daki kelimelerle belirtiyorlardı. Linnaeus, Systema Naturae isimli 1758 tarihinde yayınladığı kitapta, binominal (yani canlıların iki kelimeden teşekkül eden isimleri) metodu, ilk defa olmak üzere hayvanların isimlendi-rilrnelerinde kullandı. Linnaeus 1751 yılında kendisinin koymuş olduğu nomenclature kurallarını bizzat kendisi uyguladı. Onun talebesi olan Fabricius 1778 yılında, aynı şekilde isimlendirmede koymuş olduğu özel kuralları yine kendisi uyguladı. Ondan sonra gelen diğer araştırıcılar aynı şekildeki uygulamaları 19. asım ortalarına kadar sürdürdüler. Bu tarih*ten sonra kişilere mahsus olan kurallar, her memlekete göre değişmek üzere ulusal bir durum aldı ve bu şekil ilk uluslararası zooloji kongresinin yapıldığı 1889 yılma kadar devam etti. Bu tarih, aşağı yukarı bugün kul*lanılan uluslararası nomenclature kurallarının başlangıcıdır. Bundan sonra toplanan uluslararası zooloji kongresinde her zaman bir evvelkinin kurallarına ufak tefek değişiklikler yapılarak 1948 yılma kadar gelindi.
1948 yılında Paris'te toplanan Zooloji Kongresinde, nomenclature kural*larında genel bir revizyon yapılarak maddeler daha sağlam temellere dayandırılarak kabul edildi ve Nomenclature Komitesi'nin görevleri kesinlikle belirtildi.
Uluslararası Zoological Nomenclature'ün koymuş olduğu kurallara rağmen yüksek kategorilerin miktarı, teşkilleri ve böcek takımlarının isimleri hakkında entomologiar arasında tam bir fikir birliği bulunma*maktadır. Bu ayrılıkların böcekler hakkındaki bilgilerimizin tam olma*dığı müddetçe devam etmesi çok normaldir. Bu itibarla muhtelif uluslar böceklere kendi dillerine göre isimler vermede devam edegelmektediıler. Hatta yurdumuzda bile birçok böceklerin Türkçe isimleri hakkında tam bir fikir birliği maalesef yoktur. Amerikalılar ve İngilizler böceklerin isimlerini çok defa ingilizce olarak vermektedirler. Bu kitapta böceklerin mümkün olduğu kadar en yaygın olarak kullanılan Türkçe isimleri veril*miştir. Aynca birçok yabancı literatürde olduğu gibi yüksek kategorilerin bilimsel isimlerinin sonuna pratik olduğu için id ilave etmek suretiyle bazı deyimlerde de bulunulmuştur. Örneğin Hemipter, Grillid, Silphid, Aplıid, Thrips, Garabid vs., olduğu gibi.
Halen kullanılan binominal sistemde her türe verilen bilimsel isim, iki kelimeden oluşur. Birinci kelime her zaman cins (genus) ismidir. İkin*ci kelime ise tür (species) ismi olup hiçbir zaman aynı cins içinde aynı kelime birden fazla olamaz. Eğer böyle olduğu taktirde sonraki tarihe sahip olan kelime synonym olur. Bunun aksi olan homonym ise aynı veya benzer isimlerin iki veya daha fazla canlıya verilmesi halidir. Özel*likle cins isimlerinde homonym hiçbir zaman arzu ediJmez. Çünkü bu durum birçok karışıklıklara sebep olur. Nomenclature'deki öncelik kuralı burada da uygulanır ve sonraki tarihe sahip isim iptal edilir.
Bilimsel isimde 3. bir parça daha vardır. Bu da o canlının orijinal description'unu bulmada kolaylık olsun diye ilave edilmiştir. Bu keli*me şahıs ismi olup o canlının ilk description'ununu yapan kişinin adıdır. Buna yazar (auîhor) denir. Author adı, bazan parantez içinde gösteri*lir. Bunun manası o türün sonradan orijinal cinsten başka bir cinse akta*rıldığına işaret eder.
Cins ve tür isimleri her zaman kitapta italik harflerle yazılır. El veya daktilo ile yazılmış notlarda her zaman altı çizilir. Author isminin altı çizilmediği gibi italik olarak da yazılmaz. Cins ismi her zaman başta bu*lunur ve her zaman da büyük harfle başlar. Tür ismi ikinci olarak yazılır ve her zaman da küçük harfle başlar. Buna misal vermek icapederse: Eurygaster integriceps Puton, Türkçe Süne adı verilen zararlı bir böceğin bilimsel ismidir. Burada Sünenin Eurygaster cinsine ait ve tür isminin de integriceps olduğu görülür. Puton ise bu böceğin ilk description'unu yapan bir Fransız yazardır.



Kaynak: Türkiye Entomolojisi - Prof Dr. Niyazi LODOS